Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"demâdem" kelimesinin anlamı nedir?

demâdem: daima, her zaman.

demâdem kelimesinin ardından gelen kelimeler

deman: etek.

dembeste: soluğu kesilmiş, susmuş, sessiz.

demde: eğlencede, dolaşmada.

demkeş: devamlı öten bir güvercin cinsi, şarap içen.

demren: okun ucundaki sivri demir.

temren: okun ucundaki sivri demir.

denşirip dermek: bir araya getirip toplamak.

denşirmek: bir araya getirmek, toplamak.

depe: taraf, yön, cihet

deprenmek: kımıldamak, hareket etmek, sarsılmak.

dercetmek: toplamak.

dergâh: tekke, kapı önü, kapı eşiği.

deriçe: baca.

derilmek: toplanmak.

derimend: derti, taslı, kaygılı.

derman: ilaç, şifa

dermiyân: arada, ortada.

dermeyan: arada, ortada.

derûn: iç, iç yan, yürek, kalp.

dervâze: kapı, büyük kapı.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ağu: zehir.

ahir-kâr: işin sonu.

akl-ı mead: ahirete dönük akıl.

alçah: alçak, yüksel olmayan.

ama: geyik.

andelip: bülbül, seher kuşu.

arkuru: aykırı, ters

Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.

avurmak: eğilmek, çevirmek.

ayn-i irşid: irşadın ta kendisi, aydınlatma.

azıtmak: yoldan çıkmak, sapıtmak.

bahâdır: yiğit.

bâran: yağmur

bedirlenmiş: ayın on dördüne benzemiş.

berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.

bider: tohum.

büryân: kebap, kızartma.

burdubâr: tahammüllü, yumuşak huylu.

cânib: yön, yan, taraf

cevşen: zırh

cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.

çarkacı: ordunun öncüleri.

çırak: ışık, mum, kandil

dad eylemek: yardım dilemek, yahut yardım etmek.

danışmak: konuşmak.


dervâze: kapı, büyük kapı.

didâr: yüz.

Dört Kapı: Sufi'yi Tanrı'ya götüren yol dört kapı ile belirlenmiştir. Yola, Tarikata giren bu kapılardan sıra ile geçecektir. Bunlar, Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapılarıdır. Her kapının on dört özelliği vardır ki, bunların topuna birden Kırk Makam denir.

dün: gece.

efgan: acı ile bağırıp çağırma, feryat, figan

em: ilaç, çare.

ördemli: elinden iş gelen, becerikli.

etba: uşaklar, hizmetçiler

fâriza: farz olan, yapılması Kuran'la emredilen.

Feridun: İran mitolojisinde Zalim Cemşid'in yerine tahta çıkarak hükümdar olur. Aslı Hint-İran Tanrılarından gelmedir.

firkat: ayrılık

Ganî: Tanrı, zengin, varlıklı.

gen: geniş

giriftar: esir, tutsak, yakalanmış

gövce maş: yeşil mercimek.

gülreği tutmak: güleceği gelmek.

hab: gizli, saklı.

halfet: yalnızlık, dervişlerin tapınma için tek başlarına bir yere kapanmaları, alvet.

handan: gülen, şen, sevinçli.

hasbihal: konuşma, durumunu anlatma.

hecr-i gam: ayrılık acısı.

hırâm: nazlı, edalı, salına salına gidiş.

hörü: huri.

hüccet: kanıt, delil, ispat için kullanılan yazılı belge.

ırgalamak: yerinden oynatmak, sallamak, sarsmak.

iflah: onma, zor durumdan kurtulma, iyi duruma gelme.

imâret: emirlik, beylik. 2- yapı, mamur yer.

irte: erte.

kadd: boy, pos.

kamer: ay.

karal: karar, dayanç, dayanma gücü.

kayıd: bağ.

kem: kötü, uğursuz.

ketmek: kırpmak, gedik açmak.

kıvı: hücüm, atak, saldırma.

koçuşmak: sarılmak, kucaklamak.

köryapalağ: puhu kuşu, baykuş.

küne: köşe, bucak, bodrum.

lefir: bir nevi kıymetli şal.

mahıtaban: parlayıcı, parlak ay.

masnıt: muvazene, denge, dayanak.

mekir: hile, düzen

mergizâr: yeşillik, çayır, çimen.

micik: atılmış, bozuk yiyecek.

mişe: orman, çalılık.

mürted: dönek.

müjgan: kirpik.

nâdan: cahil, gerçek bilgisi olmayan, arif olmayan.

necaset: pislik, insan tersi.

nikap: yüz örtüsü, peçe

onarı: iyi, düzgün, uygun.

pâre: parça.

pervan: pervane, geceleri ışık çevresinde dönen küçük kelebek.

puc: hiç, boş.

reht: bastırarak ezme.

ruzigâr: zaman.

sağış: sayı.

sarı: altın.

seğirtmek: koşmak.

serencam: baştan geçen, ibret veren şey.

sığamak: sıvazlamak, okşamak.

siyec: kadın feslerinin önüne dizilen bir sıra altın, çalı çırpıdan yapılma çit.

sûret düzmek: kılık kıyafet yapmak, düzmek

şah- ı merdân: insanlar şahı.

şerh: yorumlamak.

şita: kış.

takvâ: günahtan sakınma.

tâye: dadı.

tekebbür: kibirlenmek, büyüklenmek.

tığlamak: kurban kesmek.

tülek: tazece tüylemeye başlamış, tüyünü değiştirmekte olan, usta, hileci.

urd: kuru ot veya çalıların yanması.

ümera: amirler, yüksek memurlar.

velbağsü bağdel mevt: öldükten sonra dirilme (Haktır).

yalap: parça.

yavuz: kötü, dehşetli iyi.

Yezdan: Tanrı, Allah.

zağ: karga.

zehrimar: yılan zehiri.

zubun: bezden yapılma iç hırkası veya iç gömleği.