Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"batın" kelimesinin anlamı nedir?

batın: gizli, görünmeyen, yorumla elde edilen bilgi.

batın kelimesinin ardından gelen kelimeler

bay: zengin, zenginlik

baylık: zengin, zenginlik

bayık: gerçek

baz: doğan. 2- Bir şeyin küçük kısmı, parçası, bir miktar, bir kısım.

bâzergâh: tüccar.

becare: biçare, çaresiz, umarsız.

becit: acele.

bed: bet, kötü, yakışıksız.

Bedahşan (Badakşan): Afganistan'da eyalet. Merkezi Feyzabat şehridir. Kökçe nehrinin yukarı yatağında çıkan -bir yakut türü olan- lacivert taşıyla ünlüdür.

bedir: dolunay.

bedirlenmiş: ayın on dördüne benzemiş.

bednam: adı kötüye çıkmış, kötü ün kazanmış.

bek: sağlam, sıkı.

beka: kalma, kalım,sürme, yaşama.

bel: geçit.

belemek: kundaklamak.

beli: evet, peki, doğru. "Allah insanoğullarını yaratınca onlara "Ben sizin Tanrınız değil miyim" diye sorar. Onlar da "beli" diye karşılık verirler.

belik: uzun ince saç örgüsü.

bencileyin: benim gibi.

bend: bağ.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ağu: zehir.

ahir-kâr: işin sonu.

akl-ı mead: ahirete dönük akıl.

alçah: alçak, yüksel olmayan.

ama: geyik.

andelip: bülbül, seher kuşu.

arkuru: aykırı, ters

Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.

avurmak: eğilmek, çevirmek.

ayn-i irşid: irşadın ta kendisi, aydınlatma.

azıtmak: yoldan çıkmak, sapıtmak.

bahâdır: yiğit.

bâran: yağmur


bende: kul, köle, bağlanmış.

Beytullah: Kâbe.

bilece: birlikte.

bozötergi: tarlakuşu,

bünyan: yapı, bina.

celâl: kızgınlık, kızma

civan: genç, genç ve yakışıklı olan.

Çalap: Tanrı

çeşte: altı telli bir saz, müzik aleti.

çöpür: yünün tarandıktan sonra kalan kaba kötü kısmı.

dalbınmak: çırpınmak.

daylak: tüylü devenin erkeği.

deriçe: baca.

devre: ters, değişik.

dolu: 1.İçki. 2.Halk inancında Pir'in , Üçler'in, Erenler'in-Hakk katından aşıklık verilenlere sunduğu kutsal içkiyle dolu kadeh, kase.

dûzah: cehennem, tamu.

ecel kuşu: ölüm.

ekber: büyük.

engel: düşman, rakip

esrük: sarhoş

fakı: fakıh, İslâm hukuk bilimi.

fer: güç, ışık.

fikret: düşünmek

gaflet: dalgınlık, aymazlık.

gedâ: dilenci

gış: kış.

göğçek: güzel

gûş: işitme, dinleme

gürülenmek: artar biçimde alazlanarak yanmak, harlanmak.

hak ı yeksan: yerle bir olmak.

hamaylı: boyuna asılan muska, kılıç bağı.

harı: atın hızlı koşması, şaha kalkması.

havar: bağırtı, yardım dileme.

hevâset: nefse uyarak yapılan şeyler, kötülük.

hil'at: süslü giysi.

hûni: kan dökücü.

ıkrar: söylemek, inancını sözle söylemek.

iblis: şeytan.

ikdam: gayret ve sebatla devamlı çalışma.

intizar: beddua. 2- bekleme, beklenilme, gözleme.

izzet: yücelik, ululuk, değerlilik, saygı, ikram, güç, kuvvet.

kal: söz.

kangı: hangi, hangisi, kim.

kavi: sağlam.

kelam: söz.

kesbeylemek: kazanmak.

kırağ: kenar, kıyı. Sahil.

Kiraman katibin: insanların günahını ve sevabını kaydeden melekler.

korkmazız: korkmayız.

külek: yoğurt, ayran koymaya yarar ağaç kova.

lasi: leş.

madrabaz: vurguncu, malı saklayıp fiyat yükselince satan kimse.

mâmure: imar edilmiş; güzel yapılı, bayındır yer.

mebde: başlangıç, kaynak, kök.

menend: benzer.

Mevlâ: Tanrı, Allah.

mirimiran: belerbeyi, eyalet valisi.

muhtasar: özetlenmiş, kısaltılmış.

mücrim: suç işleyen, suçlu.

mürüvvet: insanlık, mertlik.

narh: fiyat.

nevat: sevinç, şenlik.

nübüvvet: peygamberlik, nebi olmak, nebilik, Allah'ın emriyle görevli olarak insanları doğru yola çevirmek.

öşek: postu değerli bir av hayvanı.

perçem: alına ve yüze düşürülen saç, kakül.

pişe: iş güç, alışkanlık.

raht: eyer takımı.

rişte: tel.

safâ: saflık, temizlik, şenlik, keyif.

salağ: davar avlusu, toplantı yeri,düzlük sağ taraf,ucu toplu zincirli bir nevi savaş tokmağı.

sayyad: avcı.

semah: oyun ve müzikle yapılan dinsel tören.

seyr: gezmek, rüya, düş.

sinirmek: hazmetmek.

Sultan u ins ü cin: insanların ve cinlerin Sultanı.

şâd: sevinçli, neşeli.

şehriyâr: padişah, hükümdar.

şikest: kırılmış.

tâcil: acele.

târâc: darmadağın.

tefekkür: düşünme, düşünce.

tezele: tazele, yenile,

tuman: giysi, elbise.

ulanmak: ulaşmak, kavuşmak, eklenmek.

utlu: utangaç.

vakt: vakit, zaman.

: ey.

yasılmak: yaslanmak.

yeltemek: gayrete getirmek.

yumuş: hizmet.

zay: kayıp, boş.

zeyrek: zeki, anlayışlı.