Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"ban" kelimesinin anlamı nedir?

ban: otluk.

ban kelimesinin ardından gelen kelimeler

bannamak: ötmek, seslenmek.

bar: yemiş, meyve.

bâran: yağmur

barekallah: kutlu olsun, hayırlı ve bereketli olsun.

bârhâne: ev eşyası

barı: bari, hiç değilse, hiç olmazsa.

bârû: burç, kale.

Basir: Tanrı, her şeyi gören.

baş: yara, yaranın işleyen gözü.

baş eylemek: yara açmak.

batıl: boş, beyhude, yalan, çürük.

batın: gizli, görünmeyen, yorumla elde edilen bilgi.

bay: zengin, zenginlik

baylık: zengin, zenginlik

bayık: gerçek

baz: doğan. 2- Bir şeyin küçük kısmı, parçası, bir miktar, bir kısım.

bâzergâh: tüccar.

becare: biçare, çaresiz, umarsız.

becit: acele.

bed: bet, kötü, yakışıksız.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ağu: zehir.

ahir-kâr: işin sonu.

akl-ı mead: ahirete dönük akıl.

alçah: alçak, yüksel olmayan.

ama: geyik.

andelip: bülbül, seher kuşu.

arkuru: aykırı, ters

Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.

avurmak: eğilmek, çevirmek.

ayn-i irşid: irşadın ta kendisi, aydınlatma.

azıtmak: yoldan çıkmak, sapıtmak.

bahâdır: yiğit.


becit: acele.

berat: rütbe, nişan ve imtiyaz verildiğini bildiren ferman.

bıldır: geçen yıl.

bînihayet: sonsuzluk.

Burak: Peygamberin Mirac'a çıkarken bindiği at.

Calinos: Eski Yunan'da yaşamış, Bergamalı hekim.

ceren: ceylan

cüda: ayrı, ırak.

çapraz: eğik olarak birbiriyle kesişen.

çığalamak: çarçaflanmak, süslenmek, taşlanmak, cilalanmak.

çün: çünkü, madem, mademki

dâmân: etek.

dem etmek: sazla çalıp, söylemek.

derûn: iç, iç yan, yürek, kalp.

dırîga: esirgemek, yazık.

dönmenem: dönmem.

dülbent: yazma.

ef'âl: işler, ameller.

elvan: renk.

erdemli: elinden iş gelen, becerikli.

eşkere: meydanda, ortada, aşikâr.

fâriğ: vazgeçmiş.

ferık: bölüm, takım

firez: ekin, yeni çıkmaya başlamış ekin.

gamze: yanak çukuru.

gemgin: gamlı, üzüntülü.

giriban: yaka.

görüben: görerek, görürüm

gülbenk: Çeşitli Tasavvuf törenlerinde yüksek sesle okunan dua. Alevi törenlerine gülbank çekmek olarak girmiştir.

güzide: seçilmiş, seçkin.

halayık: yaratılmışlar, kullar, hizmetçi.

han döşemek: sofra döşemek, yemek sunmak.

hasbal: konuşma, durumunu anlatma.

hecin: hörgüçlü deve.

hıfzet: saklamak, aklında tutmak.

hoyrat: rakip, düşman, kaba adam.

hübb ül vatan: vatan sevgisi.

ıras gelmek: rastlamak.

ider: edr, yapar.

iltirmek: götürmek.

irşat(irşad): uyarma, aydınlatma, doğru yola götürme, tarikat yolunu gösterme.

kad: boy, pos.

kamalak: çam cinsinden bir ağaç.

karakuş: kartal türünden yırtıcı kuş.

kaydın yemek: derdini çekmek, üzülmek.

kelli: artık, bundan sonra, gayri.

kete: bir tür çörek.

kışlamak: bir yerde kışı geçirmek.

koçmak: sarılmak, kucaklamak.

kömek: yığın, kalak, küme, doğal taş kümesi.

künc: köşe, bucak.

ledünnî: Tanrı bilgisi ve sırlarına ait, Tanrı'yla ilgili.

mahfil: oturulacak, görüşülecek toplantı yeri.

maslahat: iş, gerken şey.

mekr: hile, düzen

mergzâr: yeşillik, çayır, çimen.

mısmıl: iyi, temiz, doğru, dürüst, helal ve temiz hayvan eti.

miskin: çok yoksul, tasvvufta varlıktan benlikten geçmiş Tanrı varlığı ile var olmuş kimse.

murtat: dönek.

müheyya: hazırlanmış olan.

naçar: çaresiz.

nazenin: nazlı

niheng: timsah.

ol: o.

papak: kürk ve keçeden yapılma başlık.

pertev: ışık.

poşu: yüz örtüsü, peçe, ipekli baş örtüsü.

reaya: halk, avam.

ruzi: rızık, insanı besleyen şeyler.

sağınç: emek, istek, arzu.

sandal: sarı.

sefine: gemi.

serbeser: baştan başa.

sıdk: doğruluk.

siyaset: asılma.

sur: kıyamette İsrafilin çalacağı boru. Bütün ölüler bu borunun çalınmasıyla dirilecektir.

şah-ı hûban: güzeller şahı.

şeraben tahur: cennete mahsus şurup.

Şit: Âdem Peygamberin oğullarından, bez dokumayı icat etmiştir, onun için dokumacıların pîri sayılır.

tahtesserâ: yerin altı.

tarlan: doğan, sarıya çalgın renkli, iri pençeli doğan.

tek: gibi.

tığ: kılıç, pala.

tuş eylemek: yönelmek, karşı gelmek.

unmak: iyileşmek.

ülfet: alışma, görüşüp konuşma.

vech: yüz.

yalabık: şimşek, parlak.

yavu varmak: aramak.

yetkin: olgun, yetişkin, orta yaşlı.

yügrük: iyi yürüyen, iyi koşan, çevik.

zehgir: boynuzdan ve ağaçtan yapılan yüzük gibi parmağa geçirilen halka.

zir: alt, yer altı.