Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"alişan" kelimesinin anlamı nedir?

alişan: şan ve şerefi büyük olan, meşhur, bir çeşit lale.

alişan kelimesinin ardından gelen kelimeler

alma: elma.

alma teki: elma gibi, elma benzeri.

aluptur: almıştır.

alvala: al renkli ipek dokuma yüz örtüsü.

ama: geyik.

amal: amel, yapılan iş, eylem, edim. 2- ameller.

aman: sığınca, koruyucu, dayanma gücü, umut.

amana düşmek: sığınarak bağışlanma ya da yardım dilemek.

amanat: emanet.

amanı aldırma: umursamazlık, zora koşma.

amber: amber kokusu, güzel koku. (Amberbalığı'ndan elde edilen güzel kokulu kül rengi madde, güzel kokulu maddelerin ortak adı)

anber: amber kokusu, güzel koku. (Amberbalığı'ndan elde edilen güzel kokulu kül rengi madde, güzel kokulu maddelerin ortak adı)

amel: iş, ibadet.

âmennâ: inandık, doğru bulduk.

âmil: yapan, işleyen, yapıcı, etken,

amm: halk, herkes, halk yığını.

amm ü has: halk ve seçkinler.

an: o

anasır: elemanlar, öğeler.

anca: o kadar

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ağu: zehir.

ahir-kâr: işin sonu.

akl-ı mead: ahirete dönük akıl.

alçah: alçak, yüksel olmayan.


andak: o kadar

Araz: Aras Nehri.

assı: kâr, fayda, kazanç.

avlak: av yapılan yer.

ayine: ayna.

aziz: sevgide üstün tutulan.

bağrı başlı: kalbi yaralı

balkırmak: pırıldamak, parlamak

becit: acele.

berat: rütbe, nişan ve imtiyaz verildiğini bildiren ferman.

bıldır: geçen yıl.

bînihayet: sonsuzluk.

Burak: Peygamberin Mirac'a çıkarken bindiği at.

Calinos: Eski Yunan'da yaşamış, Bergamalı hekim.

ceren: ceylan

cüda: ayrı, ırak.

çapraz: eğik olarak birbiriyle kesişen.

çığalamak: çarçaflanmak, süslenmek, taşlanmak, cilalanmak.

çün: çünkü, madem, mademki

dâmân: etek.

dem etmek: sazla çalıp, söylemek.

derûn: iç, iç yan, yürek, kalp.

dırîga: esirgemek, yazık.

dönmenem: dönmem.

dülbent: yazma.

ef'âl: işler, ameller.

elvan: renk.

erdemli: elinden iş gelen, becerikli.

eşkere: meydanda, ortada, aşikâr.

fâriğ: vazgeçmiş.

ferık: bölüm, takım

firez: ekin, yeni çıkmaya başlamış ekin.

gamze: yanak çukuru.

gemgin: gamlı, üzüntülü.

giriban: yaka.

görüben: görerek, görürüm

gülbenk: Çeşitli Tasavvuf törenlerinde yüksek sesle okunan dua. Alevi törenlerine gülbank çekmek olarak girmiştir.

güzide: seçilmiş, seçkin.

halayık: yaratılmışlar, kullar, hizmetçi.

han döşemek: sofra döşemek, yemek sunmak.

hasbal: konuşma, durumunu anlatma.

hecin: hörgüçlü deve.

hıfzet: saklamak, aklında tutmak.

hoyrat: rakip, düşman, kaba adam.

hübb ül vatan: vatan sevgisi.

ıras gelmek: rastlamak.

ider: edr, yapar.

iltirmek: götürmek.

irşat(irşad): uyarma, aydınlatma, doğru yola götürme, tarikat yolunu gösterme.

kad: boy, pos.

kamalak: çam cinsinden bir ağaç.

karakuş: kartal türünden yırtıcı kuş.

kaydın yemek: derdini çekmek, üzülmek.

kelli: artık, bundan sonra, gayri.

kete: bir tür çörek.

kışlamak: bir yerde kışı geçirmek.

koçmak: sarılmak, kucaklamak.

kömek: yığın, kalak, küme, doğal taş kümesi.

künc: köşe, bucak.

ledünnî: Tanrı bilgisi ve sırlarına ait, Tanrı'yla ilgili.

mahfil: oturulacak, görüşülecek toplantı yeri.

maslahat: iş, gerken şey.

mekr: hile, düzen

mergzâr: yeşillik, çayır, çimen.

mısmıl: iyi, temiz, doğru, dürüst, helal ve temiz hayvan eti.

miskin: çok yoksul, tasvvufta varlıktan benlikten geçmiş Tanrı varlığı ile var olmuş kimse.

murtat: dönek.

müheyya: hazırlanmış olan.

naçar: çaresiz.

nazenin: nazlı

niheng: timsah.

ol: o.

papak: kürk ve keçeden yapılma başlık.

pertev: ışık.

poşu: yüz örtüsü, peçe, ipekli baş örtüsü.

reaya: halk, avam.

ruzi: rızık, insanı besleyen şeyler.

sağınç: emek, istek, arzu.

sandal: sarı.

sefine: gemi.

serbeser: baştan başa.

sıdk: doğruluk.

siyaset: asılma.

sur: kıyamette İsrafilin çalacağı boru. Bütün ölüler bu borunun çalınmasıyla dirilecektir.

şah-ı hûban: güzeller şahı.

şeraben tahur: cennete mahsus şurup.

Şit: Âdem Peygamberin oğullarından, bez dokumayı icat etmiştir, onun için dokumacıların pîri sayılır.

tahtesserâ: yerin altı.

tarlan: doğan, sarıya çalgın renkli, iri pençeli doğan.

tek: gibi.

tığ: kılıç, pala.

tuş eylemek: yönelmek, karşı gelmek.

unmak: iyileşmek.

ülfet: alışma, görüşüp konuşma.

vech: yüz.

yalabık: şimşek, parlak.

yavu varmak: aramak.

yetkin: olgun, yetişkin, orta yaşlı.

yügrük: iyi yürüyen, iyi koşan, çevik.

zehgir: boynuzdan ve ağaçtan yapılan yüzük gibi parmağa geçirilen halka.

zir: alt, yer altı.