"alasan" kelimesinin anlamı nedir?
alasan: alasın.
alasan kelimesinin ardından gelen kelimeler
alâyiş: gösteriş, debdebe, tantana, ziynet.
alçağ: alçak, yüksel olmayan.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
alef: cana yakın, samimi.
âlem: dünya, kâinat, evren
Allah-amandır: 1-Şaşma, beğenme duygusunu gösterme. 2-Allah aşkına.
alışaban: tutuşarak. "Alışıban yanaram men"
alışmak: tutuşmak, alev almak, alevlenmek.
ali: büyük, yüksek, üstün, yüce, aziz olan.
Al-i aba: Hz. Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'den oluşan kutsal topluluk
Al-i Yezid: Muaviye'nin oğlu Yezid ve onun soyundan gelenler.
alişan: şan ve şerefi büyük olan, meşhur, bir çeşit lale.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
avn: yardım, yardım eden.
aymak: söylemek, hitab etmek. 2- uyanmak, farkına varmak.
bed: bet, kötü, yakışıksız.
bi-basar: gözü keskin olmayan, görmeyen.
çar anasır: dört unsur, dört temel unsur; toprak, su, hava, güneş.
Dört Kapı: Sufi'yi Tanrı'ya götüren yol dört kapı ile belirlenmiştir. Yola, Tarikata giren bu kapılardan sıra ile geçecektir. Bunlar, Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapılarıdır. Her kapının on dört özelliği vardır ki, bunların topuna birden Kırk Makam denir.
efgan: acı ile bağırıp çağırma, feryat, figan
ördemli: elinden iş gelen, becerikli.
etba: uşaklar, hizmetçiler
fâriza: farz olan, yapılması Kuran'la emredilen.
Feridun: İran mitolojisinde Zalim Cemşid'in yerine tahta çıkarak hükümdar olur. Aslı Hint-İran Tanrılarından gelmedir.
Ganî: Tanrı, zengin, varlıklı.
halfet: yalnızlık, dervişlerin tapınma için tek başlarına bir yere kapanmaları, alvet.
hırâm: nazlı, edalı, salına salına gidiş.
hüccet: kanıt, delil, ispat için kullanılan yazılı belge.
ırgalamak: yerinden oynatmak, sallamak, sarsmak.
iflah: onma, zor durumdan kurtulma, iyi duruma gelme.
imâret: emirlik, beylik. 2- yapı, mamur yer.
karal: karar, dayanç, dayanma gücü.
kıvı: hücüm, atak, saldırma.
küne: köşe, bucak, bodrum.
lefir: bir nevi kıymetli şal.
masnıt: muvazene, denge, dayanak.
micik: atılmış, bozuk yiyecek.
nâdan: cahil, gerçek bilgisi olmayan, arif olmayan.
onarı: iyi, düzgün, uygun.
pervan: pervane, geceleri ışık çevresinde dönen küçük kelebek.
serencam: baştan geçen, ibret veren şey.
siyec: kadın feslerinin önüne dizilen bir sıra altın, çalı çırpıdan yapılma çit.
tülek: tazece tüylemeye başlamış, tüyünü değiştirmekte olan, usta, hileci.
urd: kuru ot veya çalıların yanması.
ümera: amirler, yüksek memurlar.
yavuz: kötü, dehşetli iyi.
zubun: bezden yapılma iç hırkası veya iç gömleği.