Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"ihlâs" kelimesinin anlamı nedir?

ihlâs: özlü, gönülden davranma, içtenlik, temiz yüreklilik, Tanrı'nın birliğini belirtme.

ihlâs kelimesinin ardından gelen kelimeler

ihsân: bağış.

ihtisap: belediye başkanının görevi, belediyeye verilen vergi.

muhtesip: belediye başkanının görevi, belediyeye verilen vergi.

ihvan: candan bağlı arkadaş, dost, tarikat arkadaşları.

ikab: azap, eziyet.

ikdam: gayret ve sebatla devamlı çalışma.

iki cihan: dünya ve ahiret.

ikicilik: kararsız.

ilâyık: lâyık, yaraşır.

ilen (inen): ile.

ilm-i ledün: Tanrı sırlarından ve Tanrı niteliklerinden söz eden bilim.

iltirmek: götürmek.

imâret: emirlik, beylik. 2- yapı, mamur yer.

imdi: şimdi, buna göre, bu durumda, artık.

imhal: zaman vermek

İmran: Musa peygamberin babası, Kur'an'ı Kerim'in üçüncü suresi.

inam: inanılmış, güvenilmiş, emin.

inâyet: iyilik, lütuf, çaba.

ingin: alçak yer

inleyüben: inleyerek.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ağu: zehir.

ahir-kâr: işin sonu.

akl-ı mead: ahirete dönük akıl.

alçah: alçak, yüksel olmayan.

ama: geyik.

andelip: bülbül, seher kuşu.

arkuru: aykırı, ters

Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.

avurmak: eğilmek, çevirmek.

ayn-i irşid: irşadın ta kendisi, aydınlatma.

azıtmak: yoldan çıkmak, sapıtmak.

bahâdır: yiğit.

bâran: yağmur

bedirlenmiş: ayın on dördüne benzemiş.

berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.

bider: tohum.

büryân: kebap, kızartma.

burdubâr: tahammüllü, yumuşak huylu.

cânib: yön, yan, taraf

cevşen: zırh

cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.

çarkacı: ordunun öncüleri.

çırak: ışık, mum, kandil

dad eylemek: yardım dilemek, yahut yardım etmek.

danışmak: konuşmak.

demde: eğlencede, dolaşmada.

desdimal: el sileceği, yağlık.

dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.

döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.

dürdane: inci tanesi

eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.

emlek: emen.

erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.

eytam: yetimler.

fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.

ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.

fodul: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.

garet: yağma, talan, çapul.

genc-i nihan: gizli hazine.

giryân: kederli, üzgün, ağlayan.

göymek: yanmak, yanacak hale gelmek.

gümrah: sapık, yolunu kaybetmiş.

hâcet: ihtiyaç, dilek, istek.

Hâlik: Yaradan, Tanrı, Allah

hannar: hanlar.

haset: kıskançlık.

helekleme: yok etme, helak etme.

hıyaban: iki tarafı ağaçlık, geniş yol. Bulvar.

hu: ünleme, selam.

hüma: güvercin büyüklüğünde, zümrüt yeşili kanatlı, üzerinden gcçtiği kimselere zenginlik ve mutluluk getireceğine inanılan kuş [Huma kuşu], devlet kuşu.

ırlamak: türkü söylemek.

igit: yiğit, erkişi.


ingin: alçak yer

işve: kadınların hoş aldatıcı tavırları, naz, cilve.

Kaf: Bir masal dağı adı.

Kanber: Hz. Ali'nin kölesi.

karımak: yaşlanmak, ihtiyarlamak.

kaykımak: geri dönmek, meyletmek, temayül göstermek.

kemlik: kötülük.

kıblegâh: kıble yeri.

kile: buğday ve arpa ölçeği olarak kullanılan tahtadan yapılmış kap.

kolbağ: bilezik.

kunlamak: yavrulamak, doğurmak.

küşat: açış, açılış merasimi, açma, fethetme.

leyl: gece.

mahrama: mendil.

mayıl olmak: meyil vermek, sevmek, gönül vermek.

melil: üzgün.

mestur: örtülmüş.

mihnet: zahmet, eziyet, gam, keder, sıkıntı, bela.

mugallit: taklitçi.

muti: itaat eden, boyun eğen, bağlı.

Münker: Sorgu melekleri.

nale: inilti.

nekes: cimri, eli sıkı.

nufte: meni, erlik suyu.

öndün: peşin

payız: sonbahar, güz.

peyman: and, yemin.

Râb: Tanrı, Allah.

revan: yürüyen, giden, akan.

sabâ: sabah rüzgârı.

sal: tabut, düzlük, yayla.

savgat: armağan, hediye.

sehv: hata, yanılma.

sert humar: huysuz eşek.

sırat: cehennemin üstüne gerilmiş kıldan ince kılıçtan keskin köprü.

sonuk: ilaç, merhem.

sürçek: ayağı yere takılan.

şane: tarak.

şeşmek: çözmek, çıkarmak.

şûride: perişan, âşık, tutkun.

tan etmek: hoş görmemek, kötülemek, yermek, ayıplamak.

tebdil: tedbir.

terkin urmak: vazgeçmek.

tor: acemi, toy, alışmamış.

udlu: değerli.

us: akıl.

üsgek: yüksek, yüce.

vesvese: şüphe, kuruntu.

yallım: yalçın, çıkması güç, sivri kaya.

yeğin: çabuk, suyun çok ve kuvvetli akışı.

yorağ: pabucun üst kısmı.

zahimdar: yaralı.

zerbab: sırma ile dokunmuş kumaş.

zülâl: temiz su, tatlı, soğuk su, hafif güzel su.