"feyl" kelimesinin anlamı nedir?
feyl: düşünce, zihniyet.
feyl kelimesinin ardından gelen kelimeler
fısk: Hak yolundan ayrılma, isyan etme, günah, suç.
figan: acıyla bağırma, inleme.
fil: satranç oyununda çapraz hareket eden iki taşın adı.
filhâl: (Fi-l-hâl) Şimdi, hemen. * Bu halde. * Hadd-i zâtında.
firağ: ayrılık, ayrılık acısı, firak.
firak: hasret, özlem, ayrılık, sıkıntı
firdevs: cennette altıncı bahçe, sekiz cennetten biri.
firez: ekin, yeni çıkmaya başlamış ekin.
fitne: bela, sıkıntı, ara bozma, karışıklık çıkarma.
fizâh: yüksek sesle ağlama
fodul: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.
fodulluk: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.
Furkan: 1- Kur'an. 2- İyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı, hak ile batılı ayıran kanıt. 3- İyiyle kötü ve doğruyla yanlış arasındaki farkı gösteren her şey.
fuzul: fazla şey, lüzumsuz söz.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.
berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.
cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.
demde: eğlencede, dolaşmada.
dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.
döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.
eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.
erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.
fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.
ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.
günlük: tütsü için kullanılan bir çeşit ağaç sakızı.
Hama: Suriye'de, Asi Irmağı kıyısında kurulu, dokumalarıyla ünlü şehir.
harâmi: haram yiyen, yol kesen, hırsız.
hemrâh: yol arkadaşı, aynı yolu tutan.
kastal: çeşme, cami çeşmesi, sokak çeşmesi, çağlayan, ırmak
Kenan: Kenan Ülkesi. (Adanmış Ülke. Kaynaklarımıza göre Hz. Yusuf'un ülkesi. Batıda Akdeniz, doğuda Şeris ırmağıyla sınırlıydı. Filistin ve Fenike'yi içine alırdı. Kenanlılar ülkeye İ.Ö. 9000'e doğru yerleşmiş Samiler idi. Mısır'dan çıkan İsrailliler İ.Ö.1200'e doğru Kenan ülkesini ele geçirdiler. İncil'e göre Tanrı bu toprakları İsrailliler'e adamıştır. Kenan ülkesi halk anlatılarında çoğunlukla Yusuf'la birlikte geçer.
kolmaş: geveze, saçma sapan konuşan.
kutnu: bir cins pamuklu kumaş.
mazemaz: geçen geçti, olan oldu anlamına gelen sözcük.
memat: ölüm, ahrete göç etmek.
meşreb: su içilecek yer, huy, gidiş, neşe.
münkir: inkâr eden, Tanrı'yı inkâr eden.
neng: ayıp, utanılacak şey, ar ve hayâ.
nuş: içen, içici, tatlı şerbet gibi içilecek şey, zevk ve sefa.
pâymal: ayaklar altında kalış, ayaklar altında kalmış, mahvolmuş, telef olmuş, sürünmüş.
pısmak: sinmek, başı omuzlara doğru çekerek korkuyla büzülmek.
sabur: sabırlı, sabreden.
sela: namaza davet için çağırmak. Minarede cenâzeye çağrı için okunan salavat, dua. (Kelimenin aslı "Essalât" veya "Salât" dır.)
sırma: gümüş tel, altın yaldızlı gümüş tel.
soyha: cenazenin üstünden soyulan elbise ve çamaşır.
sünnet: Hz. Muhammed'in Müslümanlarca uyulması gerekli davranışlarının ve değişik konularda söylemiş olduğu sözlerin tümü. İbadet yönünden sünnet, farz olan nazalardan önce ve sonra kılınan namazlardır.
şeybet: yaşlılık, sakalına ak düşmek.
tana: susuzluktan yanmak.
teşviş: karıştırma, şüpheye düşme.
tozmak: gezmek, salınarak dolaşmak.
uğru: hısız, eşkiya, yol kesen.
üsküf: 1. Başlık, serpuş 2. Simle bezeli baş örtüsü. 3.Genç kızların ve gelinlerin giydikleri, genellikle kırmızı renkli, ince keçe, şayak ya da çuhadan yapılmış başlık.
yaman: yuvuz, kurnaz, kötü.
yekta: biricik, tek, eşsiz.