"ferec- fereci" kelimesinin anlamı nedir?
ferec- fereci: sevinç, neşe, ferahlık anlamına Arapça bir söz. Eskiden din adamlarının giydiği, ferah, geniş bir elbiseye fereci denirdi. Ferace bundan gelmiştir.
ferec- fereci kelimesinin ardından gelen kelimeler
ferdâ: yarın, gelecek zaman.
Feridun: İran mitolojisinde Zalim Cemşid'in yerine tahta çıkarak hükümdar olur. Aslı Hint-İran Tanrılarından gelmedir.
ferişte: melek, günahsız suçsuz kimse
ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.
Fe-tebarekallah: Ne kadar bereketli, ne kadar güzel anlamında şaşma bildirir. Allah övmüşte yaratmış anlamında bir söz.
fetva: şeriat üzerine bir konuda miftünün verdiği yargı.
fısk: Hak yolundan ayrılma, isyan etme, günah, suç.
figan: acıyla bağırma, inleme.
fil: satranç oyununda çapraz hareket eden iki taşın adı.
filhâl: (Fi-l-hâl) Şimdi, hemen. * Bu halde. * Hadd-i zâtında.
firağ: ayrılık, ayrılık acısı, firak.
firak: hasret, özlem, ayrılık, sıkıntı
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.
berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.
cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.
demde: eğlencede, dolaşmada.
dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.
döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.
eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.
erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.
fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.
firdevs: cennette altıncı bahçe, sekiz cennetten biri.
gammaz: yalan haber getirip götüren kötü kişi.
gülbang: Çeşitli Tasavvuf törenlerinde yüksek sesle okunan dua. Alevi törenlerine gülbank çekmek olarak girmiştir.
halas: kurtulma, kurtuluş.
Harut Marut: İnsanları kötü yola çekmek için dünyaya gönderilen iki melek.
hezaran: yaprakları dere otuna benzer bir çiçek cinsi.
ilm-i ledün: Tanrı sırlarından ve Tanrı niteliklerinden söz eden bilim.
irmez: ermez, kavuşmaz, ulaşmaz.
kâm: istenen, beklenen şey.
karak: bakış, hayal, gözbebeği.
kavvas: oklu asker, bekçi, kapıcı.
Kırmızı taç: Alevi ve Bektaşî inancına göre Hz. Ali'ye gökten gönderilen kırmızı başlık, Hz. Muhammed'in vefatından sonra Hz. Ali bu tacı giymiştir.
Kün: Tanrı'nın evreni yaratırken buyurduğu "ol" emri.
mâsiva: Tanrı'dan başka bütün varlıklar.
merdût: kovulmuş, reddedilmiş, sürülmüş.
mezâhir: Tanrı sıfatlarının belirdiği varlıklar.
miskal: bir ağırlık ölçüsü. Bir buçuk dirhemlik ağırlık ölçüsü. Altın ve diğer değerli madenleri ölçmek için kullanılırdı.
naciler: kurtulmuşlar, esenlik ve saadete kavuşanlar.
salyane: salgın, vergi, yıllık saptanan para.
sedir: üstü halı, kilimle örtülü, minderli, yastıklı kerevet, divan.
sivâ: Tanrı'dan başka her şey.
şahbaz: yiğit, güçlü, iri bir tür akdoğan.
şirk: ortak tanımak, Tanrı'ya ortak koşmak.
taht: hükümdarların oturduğu büyük, süslü koltuk.
umman: büyük deniz, engin deniz, okyanus.