"emmi" kelimesinin anlamı nedir?
emmi: amca.
emmi kelimesinin ardından gelen kelimeler
emr ü nem: Tanrı buyruğuna uymak, balçık içine uzanıp kalmak.
Enel-Hakk: Ben Tanrı'yım, Ben Allah'ım. Tasavvufun en yüksek derecesine varan Sufi kendini Tanrı ile bir olmuş saydığı için ben Tanrı'yım diyebilmektedir. Hallac-ı Mansur bunu söylediği için 922'de Bağdat'ta asılmıştır.
enik: kedi ve köpek yavrusu.
epsem: dilsiz, konuşmayan.
er: erkek, yiğit, derviş, tarikat yolcusu
erdemli: elinden iş gelen, becerikli.
ördemli: elinden iş gelen, becerikli.
ergeç: dört yaşında keçi.
erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.
erte: yarınki, gelecek gün.
erte namazı: ertelenmiş, kılınmamış namaz, kazaya bırakılan namaz.
ervâh: ruhlar, canlar, yaşamın cevherleri
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.
berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.
cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.
demde: eğlencede, dolaşmada.
dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.
döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.
eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.
ervâh: ruhlar, canlar, yaşamın cevherleri
fehm: anlama, anlayış, izan.
fetva: şeriat üzerine bir konuda miftünün verdiği yargı.
fuzul: fazla şey, lüzumsuz söz.
gergef: üzerine nakış işlemek için kumaşın ya da bezin gerildiği çerçeve, germe çerçevesi.
hadini: acele et, harekete geç.
halvet: yalnızlık, tenha yer, tenhaya çekilme.
haşimi: yüzdeki benlere biçimlerine göre verilen bir ad.
hicap: perde, örtü, utanma.
hüzn: üzüntü, tasa, üzünç.
ıs: sahip. Örneğin, "bostan ıssı" ifadesi "bostan sahibi" anlamına gelir.
iğva: hırslandırma, kışkırtma.
işve: kadınların hoş aldatıcı tavırları, naz, cilve.
kaykımak: geri dönmek, meyletmek, temayül göstermek.
kile: buğday ve arpa ölçeği olarak kullanılan tahtadan yapılmış kap.
küşat: açış, açılış merasimi, açma, fethetme.
mihnet: zahmet, eziyet, gam, keder, sıkıntı, bela.
muti: itaat eden, boyun eğen, bağlı.
revan: yürüyen, giden, akan.
sal: tabut, düzlük, yayla.
sırat: cehennemin üstüne gerilmiş kıldan ince kılıçtan keskin köprü.
şûride: perişan, âşık, tutkun.
tan etmek: hoş görmemek, kötülemek, yermek, ayıplamak.
tor: acemi, toy, alışmamış.
yallım: yalçın, çıkması güç, sivri kaya.
yeğin: çabuk, suyun çok ve kuvvetli akışı.
yorağ: pabucun üst kısmı.
zerbab: sırma ile dokunmuş kumaş.
zülâl: temiz su, tatlı, soğuk su, hafif güzel su.