Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"dolu" kelimesinin anlamı nedir?

dolu: 1.İçki. 2.Halk inancında Pir'in , Üçler'in, Erenler'in-Hakk katından aşıklık verilenlere sunduğu kutsal içkiyle dolu kadeh, kase.

dolu kelimesinin ardından gelen kelimeler

dolukmak: göz yaşarmak

domurmak: tomurmak, tomurcuklanmak.

don: elbise

dölek: düz yer, uslu kişi.

döngün: dargın

dönmenem: dönmem.

Dört Kapı: Sufi'yi Tanrı'ya götüren yol dört kapı ile belirlenmiştir. Yola, Tarikata giren bu kapılardan sıra ile geçecektir. Bunlar, Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapılarıdır. Her kapının on dört özelliği vardır ki, bunların topuna birden Kırk Makam denir.

Kırk Makam: Sufi'yi Tanrı'ya götüren yol dört kapı ile belirlenmiştir. Yola, Tarikata giren bu kapılardan sıra ile geçecektir. Bunlar, Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapılarıdır. Her kapının on dört özelliği vardır ki, bunların topuna birden Kırk Makam denir.

döş: göğüs

döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.

döymek: tahammül etmek.

dözmek: katlanmak, dayanmak.

dudu: papağan türünden, taklit yapan bir kuş.

dulda: rüzgâr ve güneşten korunmuş yer, bölge.

durak: makam, durulan oturulan yer.

dûd: duman, tütün

duhan: duman, tütün

dûr: ırak, uzak

dûş: sırt, omuz, düş.

dûzah: cehennem, tamu.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ağu: zehir.

ahir-kâr: işin sonu.

akl-ı mead: ahirete dönük akıl.

alçah: alçak, yüksel olmayan.

ama: geyik.

andelip: bülbül, seher kuşu.

arkuru: aykırı, ters

Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.

avurmak: eğilmek, çevirmek.

ayn-i irşid: irşadın ta kendisi, aydınlatma.

azıtmak: yoldan çıkmak, sapıtmak.

bahâdır: yiğit.

bâran: yağmur

bedirlenmiş: ayın on dördüne benzemiş.

berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.

bider: tohum.

büryân: kebap, kızartma.

burdubâr: tahammüllü, yumuşak huylu.

cânib: yön, yan, taraf

cevşen: zırh

cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.

çarkacı: ordunun öncüleri.

çırak: ışık, mum, kandil

dad eylemek: yardım dilemek, yahut yardım etmek.

danışmak: konuşmak.

demde: eğlencede, dolaşmada.

desdimal: el sileceği, yağlık.

dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.


dûzah: cehennem, tamu.

ecel kuşu: ölüm.

ekber: büyük.

engel: düşman, rakip

esrük: sarhoş

fakı: fakıh, İslâm hukuk bilimi.

fer: güç, ışık.

fikret: düşünmek

gaflet: dalgınlık, aymazlık.

gedâ: dilenci

gış: kış.

göğçek: güzel

gûş: işitme, dinleme

gürülenmek: artar biçimde alazlanarak yanmak, harlanmak.

hak ı yeksan: yerle bir olmak.

hamaylı: boyuna asılan muska, kılıç bağı.

harı: atın hızlı koşması, şaha kalkması.

havar: bağırtı, yardım dileme.

hevâset: nefse uyarak yapılan şeyler, kötülük.

hil'at: süslü giysi.

hûni: kan dökücü.

ıkrar: söylemek, inancını sözle söylemek.

iblis: şeytan.

ikdam: gayret ve sebatla devamlı çalışma.

intizar: beddua. 2- bekleme, beklenilme, gözleme.

izzet: yücelik, ululuk, değerlilik, saygı, ikram, güç, kuvvet.

kal: söz.

kangı: hangi, hangisi, kim.

kavi: sağlam.

kelam: söz.

kesbeylemek: kazanmak.

kırağ: kenar, kıyı. Sahil.

Kiraman katibin: insanların günahını ve sevabını kaydeden melekler.

korkmazız: korkmayız.

külek: yoğurt, ayran koymaya yarar ağaç kova.

lasi: leş.

madrabaz: vurguncu, malı saklayıp fiyat yükselince satan kimse.

mâmure: imar edilmiş; güzel yapılı, bayındır yer.

mebde: başlangıç, kaynak, kök.

menend: benzer.

Mevlâ: Tanrı, Allah.

mirimiran: belerbeyi, eyalet valisi.

muhtasar: özetlenmiş, kısaltılmış.

mücrim: suç işleyen, suçlu.

mürüvvet: insanlık, mertlik.

narh: fiyat.

nevat: sevinç, şenlik.

nübüvvet: peygamberlik, nebi olmak, nebilik, Allah'ın emriyle görevli olarak insanları doğru yola çevirmek.

öşek: postu değerli bir av hayvanı.

perçem: alına ve yüze düşürülen saç, kakül.

pişe: iş güç, alışkanlık.

raht: eyer takımı.

rişte: tel.

safâ: saflık, temizlik, şenlik, keyif.

salağ: davar avlusu, toplantı yeri,düzlük sağ taraf,ucu toplu zincirli bir nevi savaş tokmağı.

sayyad: avcı.

semah: oyun ve müzikle yapılan dinsel tören.

seyr: gezmek, rüya, düş.

sinirmek: hazmetmek.

Sultan u ins ü cin: insanların ve cinlerin Sultanı.

şâd: sevinçli, neşeli.

şehriyâr: padişah, hükümdar.

şikest: kırılmış.

tâcil: acele.

târâc: darmadağın.

tefekkür: düşünme, düşünce.

tezele: tazele, yenile,

tuman: giysi, elbise.

ulanmak: ulaşmak, kavuşmak, eklenmek.

utlu: utangaç.

vakt: vakit, zaman.

: ey.

yasılmak: yaslanmak.

yeltemek: gayrete getirmek.

yumuş: hizmet.

zay: kayıp, boş.

zeyrek: zeki, anlayışlı.