Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"diriğ" kelimesinin anlamı nedir?

diriğ: dirlik, geçim, yaşayış, esirgeme, yasaklama.

diriğ kelimesinin ardından gelen kelimeler

dirlik dirilmek: iyi düzende olmak, düzenli bir hayatı olmak.

diskinmek: korkudan sıçramak; uykudan sıçrayarak uyanmak.

div: dev, şeytan, cin.

divan durmak: ayakta saygıyla durmak.

divane: deli, âşık.

dolama: çuha giysi, kat kat giysi.

dolu: 1.İçki. 2.Halk inancında Pir'in , Üçler'in, Erenler'in-Hakk katından aşıklık verilenlere sunduğu kutsal içkiyle dolu kadeh, kase.

dolukmak: göz yaşarmak

domurmak: tomurmak, tomurcuklanmak.

don: elbise

dölek: düz yer, uslu kişi.

döngün: dargın

dönmenem: dönmem.

Dört Kapı: Sufi'yi Tanrı'ya götüren yol dört kapı ile belirlenmiştir. Yola, Tarikata giren bu kapılardan sıra ile geçecektir. Bunlar, Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapılarıdır. Her kapının on dört özelliği vardır ki, bunların topuna birden Kırk Makam denir.

Kırk Makam: Sufi'yi Tanrı'ya götüren yol dört kapı ile belirlenmiştir. Yola, Tarikata giren bu kapılardan sıra ile geçecektir. Bunlar, Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapılarıdır. Her kapının on dört özelliği vardır ki, bunların topuna birden Kırk Makam denir.

döş: göğüs

döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.

döymek: tahammül etmek.

dözmek: katlanmak, dayanmak.

dudu: papağan türünden, taklit yapan bir kuş.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ağu: zehir.

ahir-kâr: işin sonu.

akl-ı mead: ahirete dönük akıl.

alçah: alçak, yüksel olmayan.

ama: geyik.

andelip: bülbül, seher kuşu.

arkuru: aykırı, ters

Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.

avurmak: eğilmek, çevirmek.

ayn-i irşid: irşadın ta kendisi, aydınlatma.

azıtmak: yoldan çıkmak, sapıtmak.

bahâdır: yiğit.

bâran: yağmur

bedirlenmiş: ayın on dördüne benzemiş.

berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.

bider: tohum.

büryân: kebap, kızartma.

burdubâr: tahammüllü, yumuşak huylu.

cânib: yön, yan, taraf

cevşen: zırh

cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.

çarkacı: ordunun öncüleri.

çırak: ışık, mum, kandil

dad eylemek: yardım dilemek, yahut yardım etmek.

danışmak: konuşmak.

demde: eğlencede, dolaşmada.

desdimal: el sileceği, yağlık.

dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.


dulda: rüzgâr ve güneşten korunmuş yer, bölge.

dürülmek: bükülmek, toplanmak.

eğn: üst, boyun, arka, sırt.

Emirler: Mersin yöresinde bir köy.

Erzayıl: Azrail.

eyyam-ı devlet: mutlu günler.

fel: İş, tutum, davranış, oyunbozanlık, dek, desise.

feyl: düşünce, zihniyet.

füruş: satan, satıcı

gasavat: kasavet, tasa, kaygı.

geşimek: geviş getirmek.

gorhana: anıt mezar, türbe.

göz göz olmak: delik deşik olmak, çok acı çekmek.

günevi: güneşin doğduğu yer, doğu yönü.

hadi imdi: acele et, harekete geç.

ham: terbiye görmemiş kişi, çiğ.

harâbât: meyhane, harabeler, viraneler, yıkıntılar.

haşr: kıyamet günü.

hemmi: bütün, hepsi.

hicin: koşu için kulanılan yük taşımayan hörgüçlü güçlü deve.

huddam: hademeler, görevliler, hizmetçiler.

ığranmak: sallanmak.

ıssı: sıcak.

ihlâs: özlü, gönülden davranma, içtenlik, temiz yüreklilik, Tanrı'nın birliğini belirtme.

inleyüben: inleyerek.

itgin: yitik, yitkin.

kaftan: çoğu ipekli, uzun, süslü üst giysi.

kançeri: nereye.

kasar: üşenme, tembellik etme. Boğazı tutup nefes aldırmayan bir zahmet. Çeker. Sıkar.

ked: boy.

kemter: değersiz, aşağılık.

kıcı: dolunun ufağı.

kim: ki.

kolçak: bilekten dirseğe kadar kola geçirilen iğreti kolluk.

kulun: yavrulamak, doğurmak.

lâcerem: şüphesiz, elbette.

libas: giysi.

mail: ehil, meyil.

mazarrat: zararlar

melûl: üzgün.

meşâyih: şeyhler.

mihr: güneş, taht, saltanat, sevgi, aşk.

muhâl: olanaksız, olması süpheli, zor gerçekleşir.

muy: saç.

Nekir: Sorgu melekleri.

nam: ad, ün, şöhret.

nen: ninni.

nusha: muska.

öne görmek: beklemek.

pâyidâr (paydar): sağlam duran, dayanıklı.

peymane: büyük kadeh, şarap bardağı.

rah: yol.

revane: akmak, gitmek.

sabak: ders.

salâ: namaza davet için çağırmak. Minarede cenâzeye çağrı için okunan salavat, dua. (Kelimenin aslı "Essalât" veya "Salât" dır.)

savsala: lâf, safsata.

sekiz cennet: hadislerde cehennemin yedi, cennetin sekiz olduğu bildirilmiştir.

server: baş, önder, lider.

sırça: cam.

soya: keskin çakı, kara tırnak, şahin ve benzeri kuşların keskin tırnakları.

süllem: merdiven.

şar: şehir.

şevle: şule, alev, yalım, parıltı.

şuriş: karışıklık, kargaşa.

tan eylemek: sövmek, yermek, kınamak.

teber: balta, dervişlerin kullandığı iki yüzlü yarım ay biçimindeki balta.

Tersa: Hıristiyan.

toy: düğün, dernek, ziyafet. 2- kazdan büyük yabani bir kuş,

udlu konuk: ağır konuk, ağırlanması gereken konuk.

usalmak: uslanmak, akıllamak.

üsgüf: üsküf.

vettekun: çekinin, sakının.

yalman: ateş parçası, yalım, tiz, kılıcın meyilli tarafı.

yeğrek: daha iyi.

yöğrük: seri koşan, hızlı yürüyen.

zahman: sıla.

zerbaf: sırma ile dokunmuş kumaş.

zül-cenan: iki cennet.