"dildar" kelimesinin anlamı nedir?
dildar: sevgilisinin gönlünü çelmiş.
dildar kelimesinin ardından gelen kelimeler
dir: derlemek, toplamak, bir araya getirmek.
diriğ: dirlik, geçim, yaşayış, esirgeme, yasaklama.
diskinmek: korkudan sıçramak; uykudan sıçrayarak uyanmak.
dolama: çuha giysi, kat kat giysi.
dolu: 1.İçki. 2.Halk inancında Pir'in , Üçler'in, Erenler'in-Hakk katından aşıklık verilenlere sunduğu kutsal içkiyle dolu kadeh, kase.
dölek: düz yer, uslu kişi.
Dört Kapı: Sufi'yi Tanrı'ya götüren yol dört kapı ile belirlenmiştir. Yola, Tarikata giren bu kapılardan sıra ile geçecektir. Bunlar, Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapılarıdır. Her kapının on dört özelliği vardır ki, bunların topuna birden Kırk Makam denir.
Kırk Makam: Sufi'yi Tanrı'ya götüren yol dört kapı ile belirlenmiştir. Yola, Tarikata giren bu kapılardan sıra ile geçecektir. Bunlar, Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapılarıdır. Her kapının on dört özelliği vardır ki, bunların topuna birden Kırk Makam denir.
döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.
berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.
cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.
demde: eğlencede, dolaşmada.
dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.
erte: yarınki, gelecek gün.
fodulluk: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.
güne: güneş alan yer, güneşli yer.
helise: buğdaydan yapılan bir yemek.
ırma: uzaklaştırma, kaybetme.
inam: inanılmış, güvenilmiş, emin.
kadim: önsüz, ezeli, sonu olmayan.
kan: maden ocağı, kaynak, memba.
kargış: lanet, telin, beddua, ilenç, alkış karşıtı.
kihal: yaşlı, kemâlini bulmuş kimseler, kâmil insanlar. olgunluk çağında bulunanlar.
levh: üstüne yazı yazılan düz taş veya tahta, levha.
mahpara: mahpare, ay parçası, ay benzeri.
matlub: alacak, istenilen, aranılan şey.
meles: altı üstü el ile eğrilmiş ve pamuk ipliğinden dokunmuş bez, keten gömlek.
miheng: altının ayarını anlamaya mahsus bir taş. Ölçü. İyiyi kötüyü ayıran ayar aleti. Bir insanın kıymetini ahlakını anlamaya yarayan vasıta.
muallak: bir yere dokunmadan havada duran şey.
nakkaş: süsleme sanatkarı, usta.
nefes: Bektaşîlerin, halk tasavvuf ozanlarının tarikatlarıyla ilgili konuları işleyen şiir.
rüsvay: küçük düşme, rezil olma.
savat: gümüş işleme, kakma, kaplama.
şuğ: filiz, ağacın ilkbahar sürgünü.
tayın: askerin bir öğün yemeği.
tenûre: tandarlık, mutfakta giyilen giysi, yakasız önü göbeğe kadar açık üst kısmı bele kadar dar etekleri geniş kolsuz giysi.
tiryak: panzehir, zehire karşı ilaç.
uruşan: ruşen, aydın, vuruşan.
yedmek: bir kimseyi elinden tutarak götürmek.
zemzem: Kabe yakınındaki bir kuyu, bu kuyunun Müslümanlarca kutsal suyu.
zühd: sofuluk, zahitlik, dinde şüpheli şeylerden sakınmak, dünya şeylerini aşağı görme, tahkir, dünya nimetlerinde ılımlılık.