Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"ağ lavaş" kelimesinin anlamı nedir?

ağ lavaş: yufka ekmek, ak undan yapılmış yufka ekmek.

ağ lavaş kelimesinin ardından gelen kelimeler

ağ mercan: ak mercan. (mecazi anlamı; ak meme, sevgilinin süt gibi ak olan memesi.)

ağaç at: tabut.

ağca: akça, aka yakın, alacalı.

ağca ceyran: ak ceylan. "Ağca ceyran sürme çekip gözüne." (Ak ceylana benzetilerek sevgilinin güzelliğinin vurgulanması.)

ağı: zehir.

ağu: zehir.

ağıl: koyun ve keçi sürülerinin gecelediği çit ya da duvarla çevrildiği yer.

ağır sufra: şölen sofrası.

ağır zürbe: yabankazı, yabanördeği, turna gibi kuşların uçarken yaptıkları büyük dizi, katar.

ağlaram: ağlarım.

ağmak: yukarı çıkmak, yükselmek. 2- akmak, karışmak.

ağrı: yön, taraf.

ağyar: başkaları, sevene göre sevgilisiyle görüşenler.

aharam: akarım. "Aharam seller içinde."

ahbâr: haberler.

ahd: vadetme, söz verme.

ahdipeyman: yemin, yemine dayalı sözleşme, antlaşarak yapılan sözleşme.

ahd ü peyman: yemin, yemine dayalı sözleşme, antlaşarak yapılan sözleşme.

ahen: demir, zincir, kılıç, katı, acımasız.

ahenger: demirci.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ahenger: demirci.

akçe: para

alak: alalım.

âlim-i deyyan: hâkim, bilgin, Tanrı

anasır: elemanlar, öğeler.

arayıla: ara ile, aralıklı olarak.

aslı pak: temiz, soylu.

avaze: ses, ün, şöhret.

ayıkvam: ayığım

azim: kesin karar verme, irade.

bağır: 1.Yürek, gönül 2.Göğüs 3. Sine.

balaban: büyük başlı çakır doğan.

bâzergâh: tüccar.

bengi: tiryaki, esrarkeş.

bezirgân: tüccar.

bilişmek: tanışmak.

buhl: pintilik, cimrilik.

cahallığ: gençlik çağı.

camal: yüz güzelliği.

cuş eylemek: coşmak, kaynamak.

çalma: 1.Başa sarık gibi bağlanan düz ya da işlemeli kumaş. 2.Çember de denilen baş örtüsü, çetme.

çezilmek: çözülmek.

çul: kıldan yapılmış kaba dokuma.

daluptur: dalmıştır, dalıyor

delim: çok.

dermiyân: arada, ortada.

deyr: manastır.

dölek: düz yer, uslu kişi.

dügeli: bütün, hepsi.

edik: çedik, çizme, çocukların giydiği ufak pabuç.

elif: Arap alfabesinin ilk harfi. İnanılır ki, öteki harflerin hepsi elifi yapan noktanın çeşitli bükülmelerinden ortaya çıkmıştır. Elif böylece, her bilginin kaynağı, her işin başı sayılmıştır. Uzun ve ince olması nedeniyle Divan şairlerimiz sevgililerinin boyunu elife benzetmişlerdir.

er: erkek, yiğit, derviş, tarikat yolcusu

eşg: aşk.

farı: yüce.

ferec- fereci: sevinç, neşe, ferahlık anlamına Arapça bir söz. Eskiden din adamlarının giydiği, ferah, geniş bir elbiseye fereci denirdi. Ferace bundan gelmiştir.

firak: hasret, özlem, ayrılık, sıkıntı

gam-ı hicr: ayrılık derdi.

gele gör: gel de gör.

gidi: deyyus, pezevenk.

gönenmek: mesut olmak

güher: inci, mücevher.

güzar: dolaşma, gezinti.

hâlâl: nikâhlı kadın.

Hamza: Arap savaşçısı. Abdülmuttalib'in oğlu ve Hz.Muhammed'in amcası. 625 yılında Uhud Savaşı'nda öldü.

hark: su yolu.

hazer: sakınma, korunma.

hezar-destan: bülbül.

hon: sofra.

hurç: heybe.

ıramak: uzamak, uzaklaşmak.

içre: içinde, içeri.

ilen (inen): ile.

irfân: bilgi, biliş, buluş, anlayış. Tanrı'nın sırlarını ve gerçeklerini kavrama.

kabz: sıkıntı.

kaltak: kuskunsuz eyer.

karangu: karanlık.

kavşurmak: kavuşturmak, kayd.

keleş: güzel, yakışıklı, yiğit, cesur, mert.

keşik: sıra, nöbet.

Kırk kapı: kırk makam.

koçağ: koçak, yiğit.

köçek: küçük, tarikata yeni girmiş genç,törende oynayan delikanlı.

kümbet: kubbe, damı kubbe biçiminde olan yapı.

leb: dudak.

mahbup: sevilen, sevgili.

marhama (mahrama): köylü kadınların başlarına örtündükleri bellerine kadar uzanan örtü.

mekkâre: hileci, düzenci kadın.

merci: dönülüp gelinecek yer.

meyl: istek, arzu, gönül akması.

misk-ü-amber: çok güzel koku.

muntazır: bekleyen, gözleyen.

müddei: iddia eden.

mütevelli: bir vakıf malının yönetimiyle görenlendirilen kişi.

nazar: bakış.

nigar: resim, güzel, sevgili.

oflaz: eflatun rengi

palas: keçe, eski püskü şeylerden yapılmış giysi, değersiz elbise.

perran: uçan, uçucu.

pohur: azgın deve, erkek deve.

rayiha: koku.

rumûm: anlamlı gizli sözler. simge.

sagir: küçük.

sâlus: hileci, düzenci, gösterişçi.

sücud: namazda yere kapanma durumu.

seng: taş.

seyyat: avcı.

sîr: gizlice.

Suphan: Tanrı, Allah.

şahan: şahin.

şem'a: mum.

şirgir: aslan avcısı.

tahir: temiz.

tapusunda: huzurunda.

tehne: tenha, ıssız.

tıfıl: çocuk.

Turan: Eski İranlılar tarafından Türk ülkesine verilen ad; Orta Asya.

umar: çare.

üç yüz altmış altı kapı: Hurifiler göre vücutta bulunan damarlar.

vasvetmek: övmek, anlatmak.

yahşi: iyi.

yavlak: çok, yeğin.

yesir: esir.

yusuf alması: bir cins kırmızı elma.

zebun: güçsüz, zayıf.

zinet: ziynet, bezek, süs, takı.