"ağ" kelimesinin anlamı nedir?
ağ: ak.
ağ kelimesinin ardından gelen kelimeler
ağ gızıl: ak, kızıl karışığı renk, alacalı
ağ lavaş: yufka ekmek, ak undan yapılmış yufka ekmek.
ağ mercan: ak mercan. (mecazi anlamı; ak meme, sevgilinin süt gibi ak olan memesi.)
ağca: akça, aka yakın, alacalı.
ağca ceyran: ak ceylan. "Ağca ceyran sürme çekip gözüne." (Ak ceylana benzetilerek sevgilinin güzelliğinin vurgulanması.)
ağıl: koyun ve keçi sürülerinin gecelediği çit ya da duvarla çevrildiği yer.
ağır zürbe: yabankazı, yabanördeği, turna gibi kuşların uçarken yaptıkları büyük dizi, katar.
ağmak: yukarı çıkmak, yükselmek. 2- akmak, karışmak.
ağyar: başkaları, sevene göre sevgilisiyle görüşenler.
aharam: akarım. "Aharam seller içinde."
ahdipeyman: yemin, yemine dayalı sözleşme, antlaşarak yapılan sözleşme.
ahd ü peyman: yemin, yemine dayalı sözleşme, antlaşarak yapılan sözleşme.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
ahd ü peyman: yemin, yemine dayalı sözleşme, antlaşarak yapılan sözleşme.
Al-i aba: Hz. Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'den oluşan kutsal topluluk
bağman: bağcı, bahçıvan, bağ bekçisi.
bezestan: değerli eşyanın satıldığı kapalı çarşı.
billah: Tanrı adına içilen ant.
çevre: sırma işlemeli baş örtüsü, mendil.
dalgerdan: 1.Güzel göğüs. 2.Vücudun omuzla birlikte göğüsten yukarı bölümü, büst.
dehr: dünya, zaman, devir
edb: su gibi akıp giden güzel söz.
el aman: bozgun ve sızlanma anlatır.
enik: kedi ve köpek yavrusu.
fakr: yoksulluk, eksiklik
filhâl: (Fi-l-hâl) Şimdi, hemen. * Bu halde. * Hadd-i zâtında.
gedik: birkaç dönümlük arazi.
hamir: şarap, alkollü içkiler.
hayf: haksızlık, zulüm, yazık ki, heyhat, vah.
hûr: cennet kızı, güzel kız.
ibrim ibrim: dalga dalga ibrişimli, gelinin başına takılan ipek tel.
kabal: ortaklaşa ya da ücretle başkasının tarlasında çalışma.
kavl: söz verme, sözleşme.
kırkbudak: Hacı Bektaş ve Balım Sultan tekkelerinde bulunan kırk mumlu şamdan.
koyak: yüksekten inen suların toplandığı yer, derin olmayan çukur.
lat: Arapların İslam öncesi putlarından biri.
nasuh: bozmamak üzere tövbe eden adam, bu çeşitten tövbe.
obrulmak: oyulmak, oyula oyula suya batmak.
peri: doğaüstü güçleri olduğuna inanılan, düşsel, çok güzel dişi varlık.
riyâzât: az yemek, az içmek az uyumak yoluyla nefsi terbiye etmek. Nefsi yenmek için bunlara katlanmak.
Salman: Peygambere ilk iman edenlerden bir İranlı.
Seb'ül mesan: Yedi kat gökyüzü. Yedi ayetten oluşan Fatiha suresi.
semender: ateşte yanmadığı rivayet edilen efsanevi bir hayvan, su kertenkelesi.
sun: yaratma, kurma, yapma.
şekva: şikayet, aciz kaldığını ve zavallılığını haber vermek.
şellek: yük halinde bağlanmış çalı çırpı pılı pırtıdan ibaret sırt yükü.
tağ: kavun, karpuz gibi bitkilerin gövdeleri ve yerde kayılan kolları, dalları.
tapşırmak: 1. lsmarlamak. 2.Emanet etmek. 3. Söylemek, ad söylemek.
ulu divan: mahşer günü insanların Tanrı huzuruna çıkışı.
varak: yaprak, kağıt veya kitap yaprağı, yazılmış kağıt.