"âfitab" kelimesinin anlamı nedir?
âfitab: güneş.
âfitab kelimesinin ardından gelen kelimeler
ağ gızıl: ak, kızıl karışığı renk, alacalı
ağ lavaş: yufka ekmek, ak undan yapılmış yufka ekmek.
ağ mercan: ak mercan. (mecazi anlamı; ak meme, sevgilinin süt gibi ak olan memesi.)
ağca: akça, aka yakın, alacalı.
ağca ceyran: ak ceylan. "Ağca ceyran sürme çekip gözüne." (Ak ceylana benzetilerek sevgilinin güzelliğinin vurgulanması.)
ağıl: koyun ve keçi sürülerinin gecelediği çit ya da duvarla çevrildiği yer.
ağır zürbe: yabankazı, yabanördeği, turna gibi kuşların uçarken yaptıkları büyük dizi, katar.
ağmak: yukarı çıkmak, yükselmek. 2- akmak, karışmak.
ağyar: başkaları, sevene göre sevgilisiyle görüşenler.
aharam: akarım. "Aharam seller içinde."
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
Aladağ: Erciş'in kuzeyinde yer alan dağ sırası. Dede Korkut'ta da geçer. Van Gölü'ne dökülen Deliçay, Hacıdere ve Zilan akarsuları Aladağ sırasından doğar.
alışmak: tutuşmak, alev almak, alevlenmek.
âmil: yapan, işleyen, yapıcı, etken,
asitan: dergah, tekke, kapı eşiği.
Ayet: Kur'an'ın herhangi bir cümlesi.
bende: kul, köle, bağlanmış.
civan: genç, genç ve yakışıklı olan.
çeşte: altı telli bir saz, müzik aleti.
çöpür: yünün tarandıktan sonra kalan kaba kötü kısmı.
dolu: 1.İçki. 2.Halk inancında Pir'in , Üçler'in, Erenler'in-Hakk katından aşıklık verilenlere sunduğu kutsal içkiyle dolu kadeh, kase.
fakı: fakıh, İslâm hukuk bilimi.
gürülenmek: artar biçimde alazlanarak yanmak, harlanmak.
hamaylı: boyuna asılan muska, kılıç bağı.
harı: atın hızlı koşması, şaha kalkması.
havar: bağırtı, yardım dileme.
hevâset: nefse uyarak yapılan şeyler, kötülük.
ıkrar: söylemek, inancını sözle söylemek.
ikdam: gayret ve sebatla devamlı çalışma.
intizar: beddua. 2- bekleme, beklenilme, gözleme.
izzet: yücelik, ululuk, değerlilik, saygı, ikram, güç, kuvvet.
kangı: hangi, hangisi, kim.
kırağ: kenar, kıyı. Sahil.
külek: yoğurt, ayran koymaya yarar ağaç kova.
madrabaz: vurguncu, malı saklayıp fiyat yükselince satan kimse.
mâmure: imar edilmiş; güzel yapılı, bayındır yer.
mebde: başlangıç, kaynak, kök.
nübüvvet: peygamberlik, nebi olmak, nebilik, Allah'ın emriyle görevli olarak insanları doğru yola çevirmek.
öşek: postu değerli bir av hayvanı.
perçem: alına ve yüze düşürülen saç, kakül.
pişe: iş güç, alışkanlık.
safâ: saflık, temizlik, şenlik, keyif.
salağ: davar avlusu, toplantı yeri,düzlük sağ taraf,ucu toplu zincirli bir nevi savaş tokmağı.
semah: oyun ve müzikle yapılan dinsel tören.
ulanmak: ulaşmak, kavuşmak, eklenmek.