"cinas" kelimesinin anlamı nedir?
cinas: Çok anlamlı bir sözcüğün, her kezinde başka bir anlamını öngörerek yapılan bir söz oyunu sanatı. Değişik cinas biçimleri vardır; tam cinas, birleşik cinas, benzeşmeli cinas, farklı cinas, basit cinas, eksik cinas... Eski Edebiyat'ın bu yaygın söz oyunu sanatından Halk Edebiyatı da nasiplenmiştir. Özellikle manilerde cinasa çok rastlanır.
cinas kelimesinin ardından gelen kelimeler
civan: genç, genç ve yakışıklı olan.
cönk: mecmua, dergi, gemi, yük.
cündî: atlı, mahir binici.
cünûn: delilik, çılgınlık.
cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.
çağrışmak: bir ağızdan bağırmak, yaygara etmek.
çâk: yarık, yırtık, yırtmaç.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.
berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.
dak: kusur, eksiklik, alay
ebrişim: kalınca bükülmüş ipek, iplik, saç, ibrişim.
fena mülkü: geçici dünya, kendi varlığından geçme.
figan: acıyla bağırma, inleme.
gûlam: sakalı bıyığı çıkmamış delikanlı, genç, tutsak, köle
hatem: çok cömert, mühür, üstü mühürlü yüzük, Arap kabileleri arasında tanınmış "Tayyi" kabilesine mensup ve cömertliği ile tanınmış "İbnü Abd-illah Bin Sad'ın lakabı.
hidayet: olgunluk, doğru yolu bulmak.
hûmar: içkinin verdiği sersemlik, baş ağrısı.
ihvan: candan bağlı arkadaş, dost, tarikat arkadaşları.
kılmak: etmek, eylemek, yapmak.
kiriş: ince bağırsaktan yapılan saz teli.
kopmak: olmak, sultan koptu; sultan oldu.
mead: dönülen, dönüp gidilecek yer. ahret, dünyadan sonraki yaşam.
meâb: dönülüp varılacak yer.
muhib: seven, sevgi besleyen, dost.
mübtelâ: belaya uğramış, bir şeye tutulmuş, düşkün, âşık.
mürebbi: terbiye eden, yetiştiren geliştiren kimse.
Nuşirevan: İran'da Milâdi (531 - 579) tarihleri arasında hükümdarlık etmiş Sâsâni padişahı olup adâlet ve doğruluğu ile meşhur olmuştur.
salak: davar avlusu, toplantı yeri,düzlük sağ taraf,ucu toplu zincirli bir nevi savaş tokmağı.
seyfi: güzel gözlü bir kuş.
sufat: sıfat, surat, yüz.
şehd: bal. gömeç balı, asel.
şıvga: ince fidan dalları, yeni sürmüş ince düz dallar.
tecella: Tur Dağı'nda Tanrı'nın Musa'ya görünüşü.
teyin: sincap cinsinden bir hayvan.
tuğ: Başlangıçta Türklerce kutsal sayılan ve kutas-kotas adı verilen Tibet öküzünün, sonraları atın kuyruk kıllarından yapılan sembol, hükümdarın verdiği saygınlık belirten sorguç.
ukbâ: ahiret, öbür dünya.
zevâl: son, tükenme, bitme.
zünnar: güzelin saçı, keşişlerin bellerine bağlayıp uçlarını sarkıttıkları kıldan ve sert kuşak.