Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"azıtmak" kelimesinin anlamı nedir?

azıtmak (azmak) : yoldan çıkmak, sapıtmak.

azıtmak kelimesinin ardından gelen kelimeler

azm-didar: buluşma, kavuşma çabası.

bâb: kapı, kitap, kitap bölümü.

babal: günah, suç.

babullah: Allah kapısı.

bac: vergi

bâd: rüzgâr

bâde: içki, şarap.

baden: semiz, iri gövdeli kimse.

badya: büyük kap, topraktan yapılma büyük içki kabı, testi.

bağat: bağ, bahçe

bâğbân: bağcı, bahçıvan, bağ bekçisi.

bağman: bağcı, bahçıvan, bağ bekçisi.

bağvan: bağcı, bahçıvan, bağ bekçisi.

bağır: 1.Yürek, gönül 2.Göğüs 3. Sine.

bağırdudu: papağan.

bağrı başlı: kalbi yaralı

bağrı veran: gönlü yıkık, üzgün.

baha: değer.

paha: değer.

bahâdır: yiğit.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ağu: zehir.

ahir-kâr: işin sonu.

akl-ı mead: ahirete dönük akıl.

alçah: alçak, yüksel olmayan.

ama: geyik.

andelip: bülbül, seher kuşu.

arkuru: aykırı, ters

Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.

avurmak: eğilmek, çevirmek.

ayn-i irşid: irşadın ta kendisi, aydınlatma.


bahah: bakalım, görelim.

barekallah: kutlu olsun, hayırlı ve bereketli olsun.

bednam: adı kötüye çıkmış, kötü ün kazanmış.

berk: güçlü, kuvvetli, sağlam.

bi-gane: kayıtsız, alakasız, dünya ile ilgisini kesmiş olanlar.

bişe: meşe, orman.

burma: bilezik.

cansız at: tabut, salaca.

cezire: ada

cürm: suç.

çatılı: bağlı, kurulu.

çiğin: omuz.

dağ: yara. 2- kızgın demirle vurulan özlük belirtici damga, işaret, nişan.

dâr: darağacı.

demkeş: devamlı öten bir güvercin cinsi, şarap içen.

dest: el.

dildar: sevgilisinin gönlünü çelmiş.

döymek: tahammül etmek.

dürraç: bir kuş, turaç kuşu.

efsun: sihir, büyü.

emlik kuzu: süt kuzusu, süt emme çağındaki kuzu.

erte: yarınki, gelecek gün.

eyvallah: her şeye razı olmak.

fâş etmek: açıklamak

fetalına: övgü.

fodulluk: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.

garez: düşmanlık.

ger: eğer, şayet

gizlenbeç: saklanbaç.

göynü: yanık.

güne: güneş alan yer, güneşli yer.

hacil düşürme: utandırma.

halim: yumuşak huy.

Hannas: Şeytan.

hasir: donuklaşmış.

helise: buğdaydan yapılan bir yemek.

hıyan: hain.

hûb: güzel.

hüsn: güzellik.

ırma: uzaklaştırma, kaybetme.

iğen: pek, çok.

inam: inanılmış, güvenilmiş, emin.

istifsar etme: ifade etme, sorma, sorup anlama.

kadim: önsüz, ezeli, sonu olmayan.

kan: maden ocağı, kaynak, memba.

kargış: lanet, telin, beddua, ilenç, alkış karşıtı.

kayırmak: kayımak. korkup-gam yemek.

kemin: pusu.

key: çok, pek çok.

kihal: yaşlı, kemâlini bulmuş kimseler, kâmil insanlar. olgunluk çağında bulunanlar.

koğ: dedikodu.

kubar: toz.

küt: kötürüm.

levh: üstüne yazı yazılan düz taş veya tahta, levha.

mahpara: mahpare, ay parçası, ay benzeri.

matlub: alacak, istenilen, aranılan şey.

meles: altı üstü el ile eğrilmiş ve pamuk ipliğinden dokunmuş bez, keten gömlek.

mestan: sarhoşlar, mestler.

miheng: altının ayarını anlamaya mahsus bir taş. Ölçü. İyiyi kötüyü ayıran ayar aleti. Bir insanın kıymetini ahlakını anlamaya yarayan vasıta.

muallak: bir yere dokunmadan havada duran şey.

muştu: müjde.

münevver: parlak, ışıklı.

nakkaş: süsleme sanatkarı, usta.

nefes: Bektaşîlerin, halk tasavvuf ozanlarının tarikatlarıyla ilgili konuları işleyen şiir.

nize: kargı, mızrak.

öğmek: övmek.

peyam: haber.

pesend: kıskanmak, imrenmek.

pür-nur: çok parlak, çok nurlu.

ref: kaldırma, yüceltme.

rüsvay: küçük düşme, rezil olma.

sakını: sakın ha.

savat: gümüş işleme, kakma, kaplama.

sehel: kolay.

sermest: sarhoş, kendinden geçmiş.

sınık: kırık, kırılmış.

somat: sofra, ziyafet.

sükker: şeker.

şakird: çırak.

şermsâr: utanan, utanmış.

şuğ: filiz, ağacın ilkbahar sürgünü.

tamu: cehennem.

tayın: askerin bir öğün yemeği.

tenûre: tandarlık, mutfakta giyilen giysi, yakasız önü göbeğe kadar açık üst kısmı bele kadar dar etekleri geniş kolsuz giysi.

tiryak: panzehir, zehire karşı ilaç.

uçmak: cennet.

uruşan: ruşen, aydın, vuruşan.

ürke: ürker.

veri gelmek: vermek.

yalıncak: yalın ayaklı, çıplak, yoksul.

yedmek: bir kimseyi elinden tutarak götürmek.

yol: usul, düzen.

zâhir: dış görünüş.

zemzem: Kabe yakınındaki bir kuyu, bu kuyunun Müslümanlarca kutsal suyu.

zühd: sofuluk, zahitlik, dinde şüpheli şeylerden sakınmak, dünya şeylerini aşağı görme, tahkir, dünya nimetlerinde ılımlılık.