"azıtmak" kelimesinin anlamı nedir?
azıtmak (
azmak)
: yoldan çıkmak, sapıtmak.
azıtmak kelimesinin ardından gelen kelimeler
bâb: kapı, kitap, kitap bölümü.
baden: semiz, iri gövdeli kimse.
badya: büyük kap, topraktan yapılma büyük içki kabı, testi.
bâğbân: bağcı, bahçıvan, bağ bekçisi.
bağman: bağcı, bahçıvan, bağ bekçisi.
bağvan: bağcı, bahçıvan, bağ bekçisi.
bağır: 1.Yürek, gönül 2.Göğüs 3. Sine.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.
barekallah: kutlu olsun, hayırlı ve bereketli olsun.
bednam: adı kötüye çıkmış, kötü ün kazanmış.
berk: güçlü, kuvvetli, sağlam.
bi-gane: kayıtsız, alakasız, dünya ile ilgisini kesmiş olanlar.
dağ: yara. 2- kızgın demirle vurulan özlük belirtici damga, işaret, nişan.
demkeş: devamlı öten bir güvercin cinsi, şarap içen.
dildar: sevgilisinin gönlünü çelmiş.
erte: yarınki, gelecek gün.
fodulluk: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.
güne: güneş alan yer, güneşli yer.
helise: buğdaydan yapılan bir yemek.
ırma: uzaklaştırma, kaybetme.
inam: inanılmış, güvenilmiş, emin.
kadim: önsüz, ezeli, sonu olmayan.
kan: maden ocağı, kaynak, memba.
kargış: lanet, telin, beddua, ilenç, alkış karşıtı.
kihal: yaşlı, kemâlini bulmuş kimseler, kâmil insanlar. olgunluk çağında bulunanlar.
levh: üstüne yazı yazılan düz taş veya tahta, levha.
mahpara: mahpare, ay parçası, ay benzeri.
matlub: alacak, istenilen, aranılan şey.
meles: altı üstü el ile eğrilmiş ve pamuk ipliğinden dokunmuş bez, keten gömlek.
miheng: altının ayarını anlamaya mahsus bir taş. Ölçü. İyiyi kötüyü ayıran ayar aleti. Bir insanın kıymetini ahlakını anlamaya yarayan vasıta.
muallak: bir yere dokunmadan havada duran şey.
nakkaş: süsleme sanatkarı, usta.
nefes: Bektaşîlerin, halk tasavvuf ozanlarının tarikatlarıyla ilgili konuları işleyen şiir.
rüsvay: küçük düşme, rezil olma.
savat: gümüş işleme, kakma, kaplama.
şuğ: filiz, ağacın ilkbahar sürgünü.
tayın: askerin bir öğün yemeği.
tenûre: tandarlık, mutfakta giyilen giysi, yakasız önü göbeğe kadar açık üst kısmı bele kadar dar etekleri geniş kolsuz giysi.
tiryak: panzehir, zehire karşı ilaç.
uruşan: ruşen, aydın, vuruşan.
yedmek: bir kimseyi elinden tutarak götürmek.
zemzem: Kabe yakınındaki bir kuyu, bu kuyunun Müslümanlarca kutsal suyu.
zühd: sofuluk, zahitlik, dinde şüpheli şeylerden sakınmak, dünya şeylerini aşağı görme, tahkir, dünya nimetlerinde ılımlılık.