Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"aceb" kelimesinin anlamı nedir?

aceb: şaşma, şaşakalma, acaba.

aceb kelimesinin ardından gelen kelimeler

aceba: şaşma, şaşakalma, acaba.

Acem: İranlı.

Acem dağları: Batı İran dağları.

acışmak: derinden acımak.

âcizi: acizlik, zavallı, alçak gönüllü kimseye ait, bir kimsenin kendinden söz ederken kullandığı sözcük.

acuz: kocakarı, cadı karı.

açak: açalım.

açaram: açarım.

açılcağ: açılınca.

açılıptur: açılmıştır.

âdâb: edep, terbiye.

adalet: hak.

adave: düşmanlık.

adâvet: düşmanlık, hınç, kin.

Âdem: ilk insan ve peygamber.

ademi: insan, adam.

ademiyet: insanlık, insancılılık

adet: gelenek, görenek, sayı

adib: edepler, töreler.

adl: adelette doğru hüküm verme, her şeyi yerli yerine koyma.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

adib: edepler, töreler.

ağır zürbe: yabankazı, yabanördeği, turna gibi kuşların uçarken yaptıkları büyük dizi, katar.

ahmer: kırmızı , kızıl.

atayi: armağan, hediye.

alçım: çeşit.

amana düşmek: sığınarak bağışlanma ya da yardım dilemek.

arnaç: karşı, karşı yön, meyilli cephe. "Annacımdan gelen güzel"

arzıhal: sunu, sunma.

aşıyane: yuva.

ayakça: ayak kelepçesi, ayak bağı.

ayn-i rah: yol gözlemek.

babal: günah, suç.

bahil: nekes, cimri, şurdan sıkıp şurdan yalayan.

barı: bari, hiç değilse, hiç olmazsa.

beka: kalma, kalım,sürme, yaşama.

besilek: besili, beslenmiş.

bî-hayâ: hayasız.

bizâr: bezmiş, usanmış.

buse: öpüş.

cayız: caiz, olabilir, yakışık alan.

cığ: turnanın ötüşü

cüz'iyyat: değersiz, küçük parçalar

çerağ: çıra, mum, ışık.

çimmek: yıkanmak.

dağlanmak: 1 .Kızgın demirle damgalanmak. 2. Yanmak. 3.Sağaltma amacıyla vücudun yaralı ve sayrılıklı bölümlerinin kızgın demirle yakılması.

darılıpsan: darılmışsın.

temren: okun ucundaki sivri demir.

deste katar: develeri dizmek, sıralamak.

diriğ: dirlik, geçim, yaşayış, esirgeme, yasaklama.

dudu: papağan türünden, taklit yapan bir kuş.

dürraçlanmak: düraç kuşu gibi ötmek.

eğlim: kıvrım.

emmi: amca.

ervâh: ruhlar, canlar, yaşamın cevherleri

eyyâm: günler.

fehm: anlama, anlayış, izan.

fetva: şeriat üzerine bir konuda miftünün verdiği yargı.

fuzul: fazla şey, lüzumsuz söz.

gark: boğulma

gergef: üzerine nakış işlemek için kumaşın ya da bezin gerildiği çerçeve, germe çerçevesi.

gora: koruk, üzüm.

göyne göyne: yana yana.

gönülmek: yönelmek, teveccüh etmek.

hadini: acele et, harekete geç.

halvet: yalnızlık, tenha yer, tenhaya çekilme.

har: eşek.

haşimi: yüzdeki benlere biçimlerine göre verilen bir ad.

hemişe: her zaman.

hicap: perde, örtü, utanma.

huccac: hacılar.

hüzn: üzüntü, tasa, üzünç.

ıs: sahip. Örneğin, "bostan ıssı" ifadesi "bostan sahibi" anlamına gelir.

iğva: hırslandırma, kışkırtma.

ingin: alçak yer

işve: kadınların hoş aldatıcı tavırları, naz, cilve.

Kaf: Bir masal dağı adı.

Kanber: Hz. Ali'nin kölesi.

karımak: yaşlanmak, ihtiyarlamak.

kaykımak: geri dönmek, meyletmek, temayül göstermek.

kemlik: kötülük.

kıblegâh: kıble yeri.

kile: buğday ve arpa ölçeği olarak kullanılan tahtadan yapılmış kap.

kolbağ: bilezik.

kunlamak: yavrulamak, doğurmak.

küşat: açış, açılış merasimi, açma, fethetme.

leyl: gece.

mahrama: mendil.

mayıl olmak: meyil vermek, sevmek, gönül vermek.

melil: üzgün.

mestur: örtülmüş.

mihnet: zahmet, eziyet, gam, keder, sıkıntı, bela.

mugallit: taklitçi.

muti: itaat eden, boyun eğen, bağlı.

Münker: Sorgu melekleri.

nale: inilti.

nekes: cimri, eli sıkı.

nufte: meni, erlik suyu.

öndün: peşin

payız: sonbahar, güz.

peyman: and, yemin.

Râb: Tanrı, Allah.

revan: yürüyen, giden, akan.

sabâ: sabah rüzgârı.

sal: tabut, düzlük, yayla.

savgat: armağan, hediye.

sehv: hata, yanılma.

sert humar: huysuz eşek.

sırat: cehennemin üstüne gerilmiş kıldan ince kılıçtan keskin köprü.

sonuk: ilaç, merhem.

sürçek: ayağı yere takılan.

şane: tarak.

şeşmek: çözmek, çıkarmak.

şûride: perişan, âşık, tutkun.

tan etmek: hoş görmemek, kötülemek, yermek, ayıplamak.

tebdil: tedbir.

terkin urmak: vazgeçmek.

tor: acemi, toy, alışmamış.

udlu: değerli.

us: akıl.

üsgek: yüksek, yüce.

vesvese: şüphe, kuruntu.

yallım: yalçın, çıkması güç, sivri kaya.

yeğin: çabuk, suyun çok ve kuvvetli akışı.

yorağ: pabucun üst kısmı.

zahimdar: yaralı.

zerbab: sırma ile dokunmuş kumaş.

zülâl: temiz su, tatlı, soğuk su, hafif güzel su.