"âsâ Âdem" kelimesinin anlamı nedir?
âsâ Âdem: Adem Peygamber yapılmaması gereken şeyi yaptı şeytana uydu. Yunus hem Ademi sen yarattın, hem de ona yapılmaması gereken şeyi yaptırdın diye Tanrı'ya sitem ediyor.
âsâ Âdem kelimesinin ardından gelen kelimeler
Ashâb-ı Süffa: Yoksul oldukları için Hz. Muhammed'in mescidi sofasında yatıp kalkan yakınları.
asitan: dergah, tekke, kapı eşiği.
assı: kâr, fayda, kazanç.
Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.
aşiyan: kuş yuvası, ev, mesken
aşikâr: belli, meydanda, açık.
eşker: belli, meydanda, açık.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
Aşk dolusu: Halk inancına göre Pir'in, Üçler'in, Erenler'in içirdiği aşk şarabı.
aydar: söyler, der, der ki.
baden: semiz, iri gövdeli kimse.
batıl: boş, beyhude, yalan, çürük.
Beyrek: Oğuzlar'ın destan kahramanı "Bamsı Beyrek". Bamsı Beyrek destanının en eski kolu -biçimi- "Dede Korkut Kitabı"ndadır. Beyrek'in mezarının Bayburt'ta, Duduzar köyünde olduğu inancı yaygındır.
bihter: daha iyi, çok iyi, en iyi.
cefa: büyük sıkıntı, üzgü.
dak: kusur, eksiklik, alay
ebrişim: kalınca bükülmüş ipek, iplik, saç, ibrişim.
fena mülkü: geçici dünya, kendi varlığından geçme.
figan: acıyla bağırma, inleme.
gûlam: sakalı bıyığı çıkmamış delikanlı, genç, tutsak, köle
hatem: çok cömert, mühür, üstü mühürlü yüzük, Arap kabileleri arasında tanınmış "Tayyi" kabilesine mensup ve cömertliği ile tanınmış "İbnü Abd-illah Bin Sad'ın lakabı.
hidayet: olgunluk, doğru yolu bulmak.
hûmar: içkinin verdiği sersemlik, baş ağrısı.
ihvan: candan bağlı arkadaş, dost, tarikat arkadaşları.
kılmak: etmek, eylemek, yapmak.
kiriş: ince bağırsaktan yapılan saz teli.
kopmak: olmak, sultan koptu; sultan oldu.
mead: dönülen, dönüp gidilecek yer. ahret, dünyadan sonraki yaşam.
meâb: dönülüp varılacak yer.
muhib: seven, sevgi besleyen, dost.
mübtelâ: belaya uğramış, bir şeye tutulmuş, düşkün, âşık.
mürebbi: terbiye eden, yetiştiren geliştiren kimse.
Nuşirevan: İran'da Milâdi (531 - 579) tarihleri arasında hükümdarlık etmiş Sâsâni padişahı olup adâlet ve doğruluğu ile meşhur olmuştur.
salak: davar avlusu, toplantı yeri,düzlük sağ taraf,ucu toplu zincirli bir nevi savaş tokmağı.
seyfi: güzel gözlü bir kuş.
sufat: sıfat, surat, yüz.
şehd: bal. gömeç balı, asel.
şıvga: ince fidan dalları, yeni sürmüş ince düz dallar.
tecella: Tur Dağı'nda Tanrı'nın Musa'ya görünüşü.
teyin: sincap cinsinden bir hayvan.
tuğ: Başlangıçta Türklerce kutsal sayılan ve kutas-kotas adı verilen Tibet öküzünün, sonraları atın kuyruk kıllarından yapılan sembol, hükümdarın verdiği saygınlık belirten sorguç.
ukbâ: ahiret, öbür dünya.
zevâl: son, tükenme, bitme.
zünnar: güzelin saçı, keşişlerin bellerine bağlayıp uçlarını sarkıttıkları kıldan ve sert kuşak.