"amel" kelimesinin anlamı nedir?
amel: iş, ibadet.
amel kelimesinin ardından gelen kelimeler
âmennâ: inandık, doğru bulduk.
âmil: yapan, işleyen, yapıcı, etken,
amm: halk, herkes, halk yığını.
Anka: Kafdağında olduğuna inanılan masal kuşu.
annac: karşı, karşı yön, meyilli cephe. "Annacımdan gelen güzel"
arnaç: karşı, karşı yön, meyilli cephe. "Annacımdan gelen güzel"
Anter: Hz. Ali'nin öldürdüğü söylenen bir yiğit
aparmak: götürmek, alıp gitmek. "Felek can aparır..."
Arabi: Arapça, Arap kavmine mensup.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
âsâ Âdem: Adem Peygamber yapılmaması gereken şeyi yaptı şeytana uydu. Yunus hem Ademi sen yarattın, hem de ona yapılmaması gereken şeyi yaptırdın diye Tanrı'ya sitem ediyor.
aydur: söyler, der, der ki.
belik: uzun ince saç örgüsü.
beyhuşt: kökünden, dibinden kopmuş olan, koparılmış.
cicim: örtü ya da perde olarak kullanılan ince kilim.
çâk: yarık, yırtık, yırtmaç.
daim: sürekli, her an, daima.
deprenmek: kımıldamak, hareket etmek, sarsılmak.
devinmek: kımıldamak, iki yana dönüp sallanmak.
eazi: aziz, izzetli, yüksek.
Ehl-i beyt: Hane halkı, Hz. Muhammet'in ailesi. Hz. Muhammet, Hz Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin.
esma: ismin çoğulu, isimler.
fena: yok olma, yokluk, geçiş gitme. Tasavvufta maddi varlıktan sıyrılıp Hakk'a ulaşma.
Geyikli Hasan: On dördüncü yüzyılda yaşamış, Bursa'nın Osmanlılarca ele geçirilmesine katılmış, Baba İlyas dervişlerinden bir Sufi. Geyiklerle gezip arkadaşlık ettiği için bu adı almış.
harc: vergi, bir iş için kullanılan madde, bir işe sarfedilen emek, sarf.
hercai: 1.Hiçbir şeyde kararlı olmayan kimse, gelgeç, yeltek. 2.Aşkta değişken.
Hicret: Memleketten memlekete göç, Hz. Peygamber'in Mekke'den Medine'ye göç etmesi ki İslam takviminde tarih başı sayılır.
ılgar: verilmiş söz, ant.
muhtesip: belediye başkanının görevi, belediyeye verilen vergi.
kerem: merhamet, bağışlama, onur, lûtuf, iyilik.
kiraman katibi: insanların iki tarafında bulunup, sevaplarını ve günahlarını yazan meleklerin adı.
küfran: iyilik bilmemek, gördüğü iyiliği unutmak, insanlığını unutmak.
lâin: lânetli, kovulmuş, istenilmeyen.
maad: dönülen, dönüp gidilecek yer. ahret, dünyadan sonraki yaşam.
mazul: çıkarılmış, azledilmiş.
menal: ele geçirilen, sahip olunan varlık; mal, mülk.
muhannet: korkak, alçak, kadın gibi, kalleş.
payvend: köstek, atın ayağına vurulan bağ, bukağı.
rahman: merhamet sahibi, Tanrı.
rıza: memnunluk, istek, arzu.
saddak: doğrulama sözü, doğrudur demek.
sim: gümüş, gümüş, tel, ziynet, süs eşyası.
Şeddad: Tanrılık davasında bulunan ilk hükümdar. İrem kentinin kurucusu.
tâat: Tanrı buyrukları, ibadet.
tanış: tanıdık kimse, bildik.
tecdid: yenileme, yeniden yapma.
tevhit: birlemek, Tanrı'yı bilmek.
tûba: cennette bulunduğuna inanılan çeşitli lezzetli yemişler veren bir ağaç.
usul: ölçülü, mevzun, uzun, uslu, akıllı.
visâl: kavuşma, sevgiliye kavuşma.
yeksan: yerle bir, birlikte, beraber, her zaman, denk, bir, eşit.
zerrin: altından yapılma, altın görünüşlü, altın renkli.