Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"muti" kelimesinin anlamı nedir?

muti: itaat eden, boyun eğen, bağlı.

muti kelimesinin ardından gelen kelimeler

muy: saç.

muzu: engel.

mübah: işlenmesinde sevap ve günah olmayan şey.

mübâriz: dövüşçü, kavga eden.

mübtelâ: belaya uğramış, bir şeye tutulmuş, düşkün, âşık.

müptelâ: belaya uğramış, bir şeye tutulmuş, düşkün, âşık.

mücrim: suç işleyen, suçlu.

müdam: devam eden, süren, sürekli.

müdbir: talihsiz, düşkün.

müdedbir: tedbirli, tedbir eden.

müddei: iddia eden.

müderris: ders okutan, hoca.

müheyya: hazırlanmış olan.

müjgan: kirpik.

mülevves: kirli, pis, bulaşık, alıkoyulup sonraya bırakılmış veya durdurulmuş olan. Karışık, intizamsız.

mülket: saltanat.

münacât: gizlice konuşmak, dua.

münevver: parlak, ışıklı.

münezzeh: arınmış.

Münker: Sorgu melekleri.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ağu: zehir.

ahir-kâr: işin sonu.

akl-ı mead: ahirete dönük akıl.

alçah: alçak, yüksel olmayan.

ama: geyik.

andelip: bülbül, seher kuşu.

arkuru: aykırı, ters

Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.

avurmak: eğilmek, çevirmek.

ayn-i irşid: irşadın ta kendisi, aydınlatma.

azıtmak: yoldan çıkmak, sapıtmak.

bahâdır: yiğit.

bâran: yağmur

bedirlenmiş: ayın on dördüne benzemiş.

berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.

bider: tohum.

büryân: kebap, kızartma.

burdubâr: tahammüllü, yumuşak huylu.

cânib: yön, yan, taraf

cevşen: zırh

cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.

çarkacı: ordunun öncüleri.

çırak: ışık, mum, kandil

dad eylemek: yardım dilemek, yahut yardım etmek.

danışmak: konuşmak.

demde: eğlencede, dolaşmada.

desdimal: el sileceği, yağlık.

dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.

döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.

dürdane: inci tanesi

eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.

emlek: emen.

erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.

eytam: yetimler.

fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.

ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.

fodul: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.

garet: yağma, talan, çapul.

genc-i nihan: gizli hazine.

giryân: kederli, üzgün, ağlayan.

göymek: yanmak, yanacak hale gelmek.

gümrah: sapık, yolunu kaybetmiş.

hâcet: ihtiyaç, dilek, istek.

Hâlik: Yaradan, Tanrı, Allah

hannar: hanlar.

haset: kıskançlık.

helekleme: yok etme, helak etme.

hıyaban: iki tarafı ağaçlık, geniş yol. Bulvar.

hu: ünleme, selam.

hüma: güvercin büyüklüğünde, zümrüt yeşili kanatlı, üzerinden gcçtiği kimselere zenginlik ve mutluluk getireceğine inanılan kuş [Huma kuşu], devlet kuşu.

ırlamak: türkü söylemek.

igit: yiğit, erkişi.

İmran: Musa peygamberin babası, Kur'an'ı Kerim'in üçüncü suresi.

ispir: şahinden sonra avcı kuşların en mahiri.

kadı: şeriat hükümlerine göre hüküm veren kişi, hâkim.

kamu: hep, bütün.

kara yer: mezar, sin, gömüt.

kayil: inanç

kemdamarlar: kötü huylar.

kevneye: dünya ve ahiret.

Kihil: yaşlı, kemâlini bulmuş kimseler, kâmil insanlar. olgunluk çağında bulunanlar.

kogıl: bırak, çek.

köyünmek: yanmak.

kürtük: donmuş kar birikintisi.

leşker: asker.

mahmur: sarhoş.

mâşuk: sevgili, sevilen kimse.

melâmet: kınamak, ayıplamak.

mest: sarhoş, kendinden geçmiş, âşık.

miftan: anahtar.

mizan: terazi, ölçü, tartı, akıl, idrak, muhakeme. Mahşerde herkesin amellerini tartmaya mahsus bir adalet ölçüsü olup hakiki mahiyeti ancak ahrette bilinecektir.

mustağrak: batmış, boğulmuş, dalmış.


Nekir: Sorgu melekleri.

nam: ad, ün, şöhret.

nen: ninni.

nusha: muska.

öne görmek: beklemek.

pâyidâr (paydar): sağlam duran, dayanıklı.

peymane: büyük kadeh, şarap bardağı.

rah: yol.

revane: akmak, gitmek.

sabak: ders.

salâ: namaza davet için çağırmak. Minarede cenâzeye çağrı için okunan salavat, dua. (Kelimenin aslı "Essalât" veya "Salât" dır.)

savsala: lâf, safsata.

sekiz cennet: hadislerde cehennemin yedi, cennetin sekiz olduğu bildirilmiştir.

server: baş, önder, lider.

sırça: cam.

soya: keskin çakı, kara tırnak, şahin ve benzeri kuşların keskin tırnakları.

süllem: merdiven.

şar: şehir.

şevle: şule, alev, yalım, parıltı.

şuriş: karışıklık, kargaşa.

tan eylemek: sövmek, yermek, kınamak.

teber: balta, dervişlerin kullandığı iki yüzlü yarım ay biçimindeki balta.

Tersa: Hıristiyan.

toy: düğün, dernek, ziyafet. 2- kazdan büyük yabani bir kuş,

udlu konuk: ağır konuk, ağırlanması gereken konuk.

usalmak: uslanmak, akıllamak.

üsgüf: üsküf.

vettekun: çekinin, sakının.

yalman: ateş parçası, yalım, tiz, kılıcın meyilli tarafı.

yeğrek: daha iyi.

yöğrük: seri koşan, hızlı yürüyen.

zahman: sıla.

zerbaf: sırma ile dokunmuş kumaş.

zül-cenan: iki cennet.