Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"meşreb" kelimesinin anlamı nedir?

meşreb: su içilecek yer, huy, gidiş, neşe.

meşreb kelimesinin ardından gelen kelimeler

metâ: mal, eşya, sermaye.

metel: şaşkın.

mevc: dalga.

mevc urmak: dalgalanmak.

Mevlâ: Tanrı, Allah.

mevta: ölü.

meyyit: ölü.

mevzun: şiir, ölçülü.

meyl: istek, arzu, gönül akması.

mezâhir: Tanrı sıfatlarının belirdiği varlıklar.

mısmıl: iyi, temiz, doğru, dürüst, helal ve temiz hayvan eti.

micik: atılmış, bozuk yiyecek.

micuz: huy.

mizac: huy.

miftan: anahtar.

miheng: altının ayarını anlamaya mahsus bir taş. Ölçü. İyiyi kötüyü ayıran ayar aleti. Bir insanın kıymetini ahlakını anlamaya yarayan vasıta.

mihman: misafir, konuk.

mihnet: zahmet, eziyet, gam, keder, sıkıntı, bela.

mihr: güneş, taht, saltanat, sevgi, aşk.

mihrican: sonbahar.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ağu: zehir.

ahir-kâr: işin sonu.

akl-ı mead: ahirete dönük akıl.

alçah: alçak, yüksel olmayan.

ama: geyik.

andelip: bülbül, seher kuşu.

arkuru: aykırı, ters

Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.

avurmak: eğilmek, çevirmek.

ayn-i irşid: irşadın ta kendisi, aydınlatma.

azıtmak: yoldan çıkmak, sapıtmak.

bahâdır: yiğit.

bâran: yağmur

bedirlenmiş: ayın on dördüne benzemiş.

berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.

bider: tohum.

büryân: kebap, kızartma.

burdubâr: tahammüllü, yumuşak huylu.

cânib: yön, yan, taraf

cevşen: zırh

cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.

çarkacı: ordunun öncüleri.

çırak: ışık, mum, kandil

dad eylemek: yardım dilemek, yahut yardım etmek.

danışmak: konuşmak.

demde: eğlencede, dolaşmada.

desdimal: el sileceği, yağlık.

dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.

döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.

dürdane: inci tanesi

eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.

emlek: emen.

erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.

eytam: yetimler.

fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.

ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.

fodul: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.

garet: yağma, talan, çapul.

genc-i nihan: gizli hazine.

giryân: kederli, üzgün, ağlayan.

göymek: yanmak, yanacak hale gelmek.

gümrah: sapık, yolunu kaybetmiş.

hâcet: ihtiyaç, dilek, istek.

Hâlik: Yaradan, Tanrı, Allah

hannar: hanlar.

haset: kıskançlık.

helekleme: yok etme, helak etme.

hıyaban: iki tarafı ağaçlık, geniş yol. Bulvar.

hu: ünleme, selam.

hüma: güvercin büyüklüğünde, zümrüt yeşili kanatlı, üzerinden gcçtiği kimselere zenginlik ve mutluluk getireceğine inanılan kuş [Huma kuşu], devlet kuşu.

ırlamak: türkü söylemek.

igit: yiğit, erkişi.

İmran: Musa peygamberin babası, Kur'an'ı Kerim'in üçüncü suresi.

ispir: şahinden sonra avcı kuşların en mahiri.

kadı: şeriat hükümlerine göre hüküm veren kişi, hâkim.

kamu: hep, bütün.

kara yer: mezar, sin, gömüt.

kayil: inanç

kemdamarlar: kötü huylar.

kevneye: dünya ve ahiret.

Kihil: yaşlı, kemâlini bulmuş kimseler, kâmil insanlar. olgunluk çağında bulunanlar.

kogıl: bırak, çek.

köyünmek: yanmak.

kürtük: donmuş kar birikintisi.

leşker: asker.

mahmur: sarhoş.

mâşuk: sevgili, sevilen kimse.

melâmet: kınamak, ayıplamak.

mest: sarhoş, kendinden geçmiş, âşık.


milağ: elma, armut, ayva hevengi.

muhannes: kötü insan.

mübah: işlenmesinde sevap ve günah olmayan şey.

mürai: iki yüzlü, riyakar.

name: mektup.

ner: erkek deve.

nuş eylemek: içmek, zevk ve sefa etmek.

ördem: fazilet.

pâyımal: ayaklar altında kalış, ayaklar altında kalmış, mahvolmuş, telef olmuş, sürünmüş.

pusmak: sinmek, başı omuzlara doğru çekerek korkuyla büzülmek.

rahm: acıma, esirgeme, koruma.

Rıdvan: cennet meleği.

sa'd: kutlu, uğurlu.

sala sala: sallıya sallıya.

saya: üç etekli entari, köy entarilerinin ön etekleri içine konan ve çiçek şeklinde kesilen bez, ayakkabı tamircilerinin gön parçası, koyunları sayarak vergisini alan tahsildar.

selef: önceki.

settar: Allah'ın sıfatlarından biri. Örten, kapayan, gizleyen.

sıymak: yenmek, bozguna uğratmak.

söğünmek: sönmek.

sünü: kemik.

şay: duyuru, ilan.

şeyda: çılgın, deli.

taallüm: öğrenme, okuyarak ders alarak elde etme.

tana kalmak: şaşmak.

teberrük: hediye, uğurlu sayma.

tevekkül: işi Tanrı'ya bırakıp yazgıya razı olma.

töhmet: karaçalma, suçlama.

uğrun: gizli

ustager: usta, iyi iş yapan.

üstaz: üstat, usta, hoca.

viribimek: yollamak, göndermek.

yanıl alma: kırmızı parlak elma.

yekte: siyah eteklik, yelek.

yöre: dik, bayır, yokuş, taraf.

zalım: zalim.

zerre: bir şeyin bölünemeyecek kadar en küçük parçası.

zülüf: yüzün iki yanından sarkan saç.