"menal" kelimesinin anlamı nedir?
menal: ele geçirilen, sahip olunan varlık; mal, mülk.
menal kelimesinin ardından gelen kelimeler
menkûr: inkar olunmuşluk belgesi.
menzil: mesafe, ulaşılması amaçlanan yer, tasvvufta manevi yolculuk sırasında varılan uğranılan makam ve mertebeler.
merci: dönülüp gelinecek yer.
merdût: kovulmuş, reddedilmiş, sürülmüş.
merek: dam, ahır, kulübe, samanlık.
mesnevi: her beyti ayrı uyaklı -başlı başına uyaklı- bir Divan Edebiyatı koşuk biçimi. Bu türdeki yapıtların genel adı.
mest: sarhoş, kendinden geçmiş, âşık.
meşreb: su içilecek yer, huy, gidiş, neşe.
metâ: mal, eşya, sermaye.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.
berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.
cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.
demde: eğlencede, dolaşmada.
dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.
döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.
eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.
erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.
fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.
ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.
fodul: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.
garet: yağma, talan, çapul.
giryân: kederli, üzgün, ağlayan.
göymek: yanmak, yanacak hale gelmek.
gümrah: sapık, yolunu kaybetmiş.
hâcet: ihtiyaç, dilek, istek.
Hâlik: Yaradan, Tanrı, Allah
hıyaban: iki tarafı ağaçlık, geniş yol. Bulvar.
hüma: güvercin büyüklüğünde, zümrüt yeşili kanatlı, üzerinden gcçtiği kimselere zenginlik ve mutluluk getireceğine inanılan kuş [Huma kuşu], devlet kuşu.
İmran: Musa peygamberin babası, Kur'an'ı Kerim'in üçüncü suresi.
ispir: şahinden sonra avcı kuşların en mahiri.
kadı: şeriat hükümlerine göre hüküm veren kişi, hâkim.
Kihil: yaşlı, kemâlini bulmuş kimseler, kâmil insanlar. olgunluk çağında bulunanlar.
kürtük: donmuş kar birikintisi.
mâşuk: sevgili, sevilen kimse.
muhannet: korkak, alçak, kadın gibi, kalleş.
payvend: köstek, atın ayağına vurulan bağ, bukağı.
rahman: merhamet sahibi, Tanrı.
rıza: memnunluk, istek, arzu.
saddak: doğrulama sözü, doğrudur demek.
sim: gümüş, gümüş, tel, ziynet, süs eşyası.
Şeddad: Tanrılık davasında bulunan ilk hükümdar. İrem kentinin kurucusu.
tâat: Tanrı buyrukları, ibadet.
tanış: tanıdık kimse, bildik.
tecdid: yenileme, yeniden yapma.
tevhit: birlemek, Tanrı'yı bilmek.
tûba: cennette bulunduğuna inanılan çeşitli lezzetli yemişler veren bir ağaç.
usul: ölçülü, mevzun, uzun, uslu, akıllı.
visâl: kavuşma, sevgiliye kavuşma.
yeksan: yerle bir, birlikte, beraber, her zaman, denk, bir, eşit.
zerrin: altından yapılma, altın görünüşlü, altın renkli.