"ledünnî" kelimesinin anlamı nedir?
ledünnî: Tanrı bilgisi ve sırlarına ait, Tanrı'yla ilgili.
ledünnî kelimesinin ardından gelen kelimeler
lefir: bir nevi kıymetli şal.
lengi: topallık, aksaklık.
levh: üstüne yazı yazılan düz taş veya tahta, levha.
levh-kalem: kulun başına gelecek her şeyin Kudret kalemi tarafından, onun doğumundan evvel yazılması. Dünyada olacak her şeyin Kur'an'da yazılmış olması diye yorumlanır.
Lokman Hekim: Efsane kahramanı hekim ve bilge kişi. İslamlık'tan önce yaşadığı kabul edilir. Halk inancında uzun ömrün simgesi ve hekimliğin atası sayılır. Lokman Hekim hikayeleri İran ve Türk Edebiyatı'na Arap Edebiyatı'ndan geçmiştir.
maad: dönülen, dönüp gidilecek yer. ahret, dünyadan sonraki yaşam.
mead: dönülen, dönüp gidilecek yer. ahret, dünyadan sonraki yaşam.
mâbut: kendisine ibadet olunan, Tanrı, Allah.
madrabaz: vurguncu, malı saklayıp fiyat yükselince satan kimse.
mahfil: oturulacak, görüşülecek toplantı yeri.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.
berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.
cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.
demde: eğlencede, dolaşmada.
dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.
döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.
eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.
erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.
fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.
ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.
fodul: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.
garet: yağma, talan, çapul.
giryân: kederli, üzgün, ağlayan.
göymek: yanmak, yanacak hale gelmek.
gümrah: sapık, yolunu kaybetmiş.
hâcet: ihtiyaç, dilek, istek.
Hâlik: Yaradan, Tanrı, Allah
hıyaban: iki tarafı ağaçlık, geniş yol. Bulvar.
hüma: güvercin büyüklüğünde, zümrüt yeşili kanatlı, üzerinden gcçtiği kimselere zenginlik ve mutluluk getireceğine inanılan kuş [Huma kuşu], devlet kuşu.
İmran: Musa peygamberin babası, Kur'an'ı Kerim'in üçüncü suresi.
ispir: şahinden sonra avcı kuşların en mahiri.
kadı: şeriat hükümlerine göre hüküm veren kişi, hâkim.
Kihil: yaşlı, kemâlini bulmuş kimseler, kâmil insanlar. olgunluk çağında bulunanlar.
kürtük: donmuş kar birikintisi.
masnıt: muvazene, denge, dayanak.
micik: atılmış, bozuk yiyecek.
nâdan: cahil, gerçek bilgisi olmayan, arif olmayan.
onarı: iyi, düzgün, uygun.
pervan: pervane, geceleri ışık çevresinde dönen küçük kelebek.
serencam: baştan geçen, ibret veren şey.
siyec: kadın feslerinin önüne dizilen bir sıra altın, çalı çırpıdan yapılma çit.
tülek: tazece tüylemeye başlamış, tüyünü değiştirmekte olan, usta, hileci.
urd: kuru ot veya çalıların yanması.
ümera: amirler, yüksek memurlar.
yavuz: kötü, dehşetli iyi.
zubun: bezden yapılma iç hırkası veya iç gömleği.