"kefaret" kelimesinin anlamı nedir?
kefaret: günahtan kurtulmak için verilen şeyler.
kefaret kelimesinin ardından gelen kelimeler
kelemek: gagalayıp yemek, gagalamak.
keleş: güzel, yakışıklı, yiğit, cesur, mert.
kelli: artık, bundan sonra, gayri.
kemine: aşağılık, kötü, kusurlu, eksikli.
Kenan: Kenan Ülkesi. (Adanmış Ülke. Kaynaklarımıza göre Hz. Yusuf'un ülkesi. Batıda Akdeniz, doğuda Şeris ırmağıyla sınırlıydı. Filistin ve Fenike'yi içine alırdı. Kenanlılar ülkeye İ.Ö. 9000'e doğru yerleşmiş Samiler idi. Mısır'dan çıkan İsrailliler İ.Ö.1200'e doğru Kenan ülkesini ele geçirdiler. İncil'e göre Tanrı bu toprakları İsrailliler'e adamıştır. Kenan ülkesi halk anlatılarında çoğunlukla Yusuf'la birlikte geçer.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.
berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.
cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.
demde: eğlencede, dolaşmada.
dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.
döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.
eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.
erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.
fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.
ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.
fodul: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.
garet: yağma, talan, çapul.
giryân: kederli, üzgün, ağlayan.
göymek: yanmak, yanacak hale gelmek.
gümrah: sapık, yolunu kaybetmiş.
hâcet: ihtiyaç, dilek, istek.
Hâlik: Yaradan, Tanrı, Allah
hıyaban: iki tarafı ağaçlık, geniş yol. Bulvar.
hüma: güvercin büyüklüğünde, zümrüt yeşili kanatlı, üzerinden gcçtiği kimselere zenginlik ve mutluluk getireceğine inanılan kuş [Huma kuşu], devlet kuşu.
İmran: Musa peygamberin babası, Kur'an'ı Kerim'in üçüncü suresi.
ispir: şahinden sonra avcı kuşların en mahiri.
kadı: şeriat hükümlerine göre hüküm veren kişi, hâkim.
kerem: merhamet, bağışlama, onur, lûtuf, iyilik.
kiraman katibi: insanların iki tarafında bulunup, sevaplarını ve günahlarını yazan meleklerin adı.
küfran: iyilik bilmemek, gördüğü iyiliği unutmak, insanlığını unutmak.
lâin: lânetli, kovulmuş, istenilmeyen.
maad: dönülen, dönüp gidilecek yer. ahret, dünyadan sonraki yaşam.
mazul: çıkarılmış, azledilmiş.
menal: ele geçirilen, sahip olunan varlık; mal, mülk.
muhannet: korkak, alçak, kadın gibi, kalleş.
payvend: köstek, atın ayağına vurulan bağ, bukağı.
rahman: merhamet sahibi, Tanrı.
rıza: memnunluk, istek, arzu.
saddak: doğrulama sözü, doğrudur demek.
sim: gümüş, gümüş, tel, ziynet, süs eşyası.
Şeddad: Tanrılık davasında bulunan ilk hükümdar. İrem kentinin kurucusu.
tâat: Tanrı buyrukları, ibadet.
tanış: tanıdık kimse, bildik.
tecdid: yenileme, yeniden yapma.
tevhit: birlemek, Tanrı'yı bilmek.
tûba: cennette bulunduğuna inanılan çeşitli lezzetli yemişler veren bir ağaç.
usul: ölçülü, mevzun, uzun, uslu, akıllı.
visâl: kavuşma, sevgiliye kavuşma.
yeksan: yerle bir, birlikte, beraber, her zaman, denk, bir, eşit.
zerrin: altından yapılma, altın görünüşlü, altın renkli.