"alâim-i sema" kelimesinin anlamı nedir?
alâim-i sema: gök kuşağı, ebem kuşağı, alkım.
alâim-i sema kelimesinin ardından gelen kelimeler
alakaftan: alaca kumaştan yapılma giysi. Kınalı kekliğin (dağ kekliğinin) siyah ve pas rengi gerdan ve siyah çizgilerle bezeli yan tüyleri.
alâyiş: gösteriş, debdebe, tantana, ziynet.
alçağ: alçak, yüksel olmayan.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
alef: cana yakın, samimi.
âlem: dünya, kâinat, evren
Allah-amandır: 1-Şaşma, beğenme duygusunu gösterme. 2-Allah aşkına.
alışaban: tutuşarak. "Alışıban yanaram men"
alışmak: tutuşmak, alev almak, alevlenmek.
ali: büyük, yüksek, üstün, yüce, aziz olan.
Al-i aba: Hz. Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'den oluşan kutsal topluluk
Al-i Yezid: Muaviye'nin oğlu Yezid ve onun soyundan gelenler.
alişan: şan ve şerefi büyük olan, meşhur, bir çeşit lale.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alişan: şan ve şerefi büyük olan, meşhur, bir çeşit lale.
becare: biçare, çaresiz, umarsız.
caht: bile bile inkar etme.
Cercis: Peygamber, yetmiş kere öldürülüp dirildiğine inanıldığı için şiirde bu yanı ile anılır.
çalmak: doğmak, vurmak, atmak.
dem: 1- vakit, zaman 2- nefes, kan.
ednâ: en aşağı, basit, değersiz.
eşkâl: bçimler, şekiller.
farımak: yaşlanmak, ihtiyarlamak, yorulmak.
ferdâ: yarın, gelecek zaman.
firdevs: cennette altıncı bahçe, sekiz cennetten biri.
gammaz: yalan haber getirip götüren kötü kişi.
gülbang: Çeşitli Tasavvuf törenlerinde yüksek sesle okunan dua. Alevi törenlerine gülbank çekmek olarak girmiştir.
halas: kurtulma, kurtuluş.
Harut Marut: İnsanları kötü yola çekmek için dünyaya gönderilen iki melek.
hezaran: yaprakları dere otuna benzer bir çiçek cinsi.
ilm-i ledün: Tanrı sırlarından ve Tanrı niteliklerinden söz eden bilim.
irmez: ermez, kavuşmaz, ulaşmaz.
kâm: istenen, beklenen şey.
karak: bakış, hayal, gözbebeği.
kavvas: oklu asker, bekçi, kapıcı.
Kırmızı taç: Alevi ve Bektaşî inancına göre Hz. Ali'ye gökten gönderilen kırmızı başlık, Hz. Muhammed'in vefatından sonra Hz. Ali bu tacı giymiştir.
Kün: Tanrı'nın evreni yaratırken buyurduğu "ol" emri.
mâsiva: Tanrı'dan başka bütün varlıklar.
merdût: kovulmuş, reddedilmiş, sürülmüş.
mezâhir: Tanrı sıfatlarının belirdiği varlıklar.
miskal: bir ağırlık ölçüsü. Bir buçuk dirhemlik ağırlık ölçüsü. Altın ve diğer değerli madenleri ölçmek için kullanılırdı.
naciler: kurtulmuşlar, esenlik ve saadete kavuşanlar.
salyane: salgın, vergi, yıllık saptanan para.
sedir: üstü halı, kilimle örtülü, minderli, yastıklı kerevet, divan.
sivâ: Tanrı'dan başka her şey.
şahbaz: yiğit, güçlü, iri bir tür akdoğan.
şirk: ortak tanımak, Tanrı'ya ortak koşmak.
taht: hükümdarların oturduğu büyük, süslü koltuk.
umman: büyük deniz, engin deniz, okyanus.