"ireyhan" kelimesinin anlamı nedir?
ireyhan: fesleğen.
ireyhan kelimesinin ardından gelen kelimeler
irfân: bilgi, biliş, buluş, anlayış. Tanrı'nın sırlarını ve gerçeklerini kavrama.
irmez: ermez, kavuşmaz, ulaşmaz.
irşat(irşad): uyarma, aydınlatma, doğru yola götürme, tarikat yolunu gösterme.
irtikâp: bir kötülük işleme, yiyicilik, rüşvet yeme.
ispir: şahinden sonra avcı kuşların en mahiri.
istiğfar: Tanrı'dan günahların bağışlanmasını dilemek.
işve: kadınların hoş aldatıcı tavırları, naz, cilve.
izzet: yücelik, ululuk, değerlilik, saygı, ikram, güç, kuvvet.
kabal: ortaklaşa ya da ücretle başkasının tarlasında çalışma.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.
berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.
cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.
demde: eğlencede, dolaşmada.
dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.
döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.
eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.
erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.
fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.
ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.
fodul: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.
garet: yağma, talan, çapul.
giryân: kederli, üzgün, ağlayan.
göymek: yanmak, yanacak hale gelmek.
gümrah: sapık, yolunu kaybetmiş.
hâcet: ihtiyaç, dilek, istek.
Hâlik: Yaradan, Tanrı, Allah
hıyaban: iki tarafı ağaçlık, geniş yol. Bulvar.
hüma: güvercin büyüklüğünde, zümrüt yeşili kanatlı, üzerinden gcçtiği kimselere zenginlik ve mutluluk getireceğine inanılan kuş [Huma kuşu], devlet kuşu.
İmran: Musa peygamberin babası, Kur'an'ı Kerim'in üçüncü suresi.
kalan: şimdiden sonra, artık, gayri.
kesmik: buğday başaklarıyla karışık saman, harmanda iyi döğülmeyip kabuklarıyla karışmış buğday taneleri.
kırcı: küçük taneli yoğun kar.
külhan: hamamlarda su ısıtmak için ateş yakılan yer.
Lâ taknatû: "Umut kesmeyin" anlamında Kur'anda geçen söz.
menkûr: inkar olunmuşluk belgesi.
mirze: soylu, saygın kişi, mirza.
mukaddem: zaman ve mekan cihetiyle daha evvel olan.
müdam: devam eden, süren, sürekli.
mürver: beyaz çiçek açan bir süs ağacı, bu ağacın çiçeğine verilen ad.
ravza: çayırlık, çimenlik, bahçe.
riya: özü sözü bir olmamak. İki yüzlülük.
sefa: saflık, temizlik, şenlik, keyif.
semek: balık, dünyayı boynuzlarında taşıdığına inanılan öküzün altında bulunan balık.
şilek: yük halinde bağlanmış çalı çırpı pılı pırtıdan ibaret sırt yükü.
tapı: tapınılan şey, mabut.
tezkin: teşbih etmek, benzetmek.
vala: gelinin başına örtülen bir çeşit örtü.
yad: yabancı, yabancı il.
zibâ: süslü, yakışıklı, güzel.