"alacabaz" kelimesinin anlamı nedir?
alacabaz: aladoğan.
alacabaz kelimesinin ardından gelen kelimeler
Aladağ: Erciş'in kuzeyinde yer alan dağ sırası. Dede Korkut'ta da geçer. Van Gölü'ne dökülen Deliçay, Hacıdere ve Zilan akarsuları Aladağ sırasından doğar.
alaik: alakalar, ilgiler.
alakaftan: alaca kumaştan yapılma giysi. Kınalı kekliğin (dağ kekliğinin) siyah ve pas rengi gerdan ve siyah çizgilerle bezeli yan tüyleri.
alâyiş: gösteriş, debdebe, tantana, ziynet.
alçağ: alçak, yüksel olmayan.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
alef: cana yakın, samimi.
âlem: dünya, kâinat, evren
Allah-amandır: 1-Şaşma, beğenme duygusunu gösterme. 2-Allah aşkına.
alışaban: tutuşarak. "Alışıban yanaram men"
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alışmak: tutuşmak, alev almak, alevlenmek.
âmil: yapan, işleyen, yapıcı, etken,
asitan: dergah, tekke, kapı eşiği.
Ayet: Kur'an'ın herhangi bir cümlesi.
bende: kul, köle, bağlanmış.
civan: genç, genç ve yakışıklı olan.
çeşte: altı telli bir saz, müzik aleti.
çöpür: yünün tarandıktan sonra kalan kaba kötü kısmı.
dolu: 1.İçki. 2.Halk inancında Pir'in , Üçler'in, Erenler'in-Hakk katından aşıklık verilenlere sunduğu kutsal içkiyle dolu kadeh, kase.
fakı: fakıh, İslâm hukuk bilimi.
gürülenmek: artar biçimde alazlanarak yanmak, harlanmak.
hamaylı: boyuna asılan muska, kılıç bağı.
harı: atın hızlı koşması, şaha kalkması.
havar: bağırtı, yardım dileme.
hevâset: nefse uyarak yapılan şeyler, kötülük.
ıkrar: söylemek, inancını sözle söylemek.
ikdam: gayret ve sebatla devamlı çalışma.
intizar: beddua. 2- bekleme, beklenilme, gözleme.
izzet: yücelik, ululuk, değerlilik, saygı, ikram, güç, kuvvet.
kangı: hangi, hangisi, kim.
kırağ: kenar, kıyı. Sahil.
külek: yoğurt, ayran koymaya yarar ağaç kova.
madrabaz: vurguncu, malı saklayıp fiyat yükselince satan kimse.
mâmure: imar edilmiş; güzel yapılı, bayındır yer.
mebde: başlangıç, kaynak, kök.
nübüvvet: peygamberlik, nebi olmak, nebilik, Allah'ın emriyle görevli olarak insanları doğru yola çevirmek.
öşek: postu değerli bir av hayvanı.
perçem: alına ve yüze düşürülen saç, kakül.
pişe: iş güç, alışkanlık.
safâ: saflık, temizlik, şenlik, keyif.
salağ: davar avlusu, toplantı yeri,düzlük sağ taraf,ucu toplu zincirli bir nevi savaş tokmağı.
semah: oyun ve müzikle yapılan dinsel tören.
ulanmak: ulaşmak, kavuşmak, eklenmek.