"akval" kelimesinin anlamı nedir?
akval: kaviller, sözleşmeler.
akval kelimesinin ardından gelen kelimeler
al: hile, tuzak, aldatma işi.
al duvağ: aI duvak, gelinin yüzüne örtülen al renkli ipek örtü, duvak.
al malı: yağlık, başa bağlanan örtü, al renkli çapı, vala
Aladağ: Erciş'in kuzeyinde yer alan dağ sırası. Dede Korkut'ta da geçer. Van Gölü'ne dökülen Deliçay, Hacıdere ve Zilan akarsuları Aladağ sırasından doğar.
alaik: alakalar, ilgiler.
alakaftan: alaca kumaştan yapılma giysi. Kınalı kekliğin (dağ kekliğinin) siyah ve pas rengi gerdan ve siyah çizgilerle bezeli yan tüyleri.
alâyiş: gösteriş, debdebe, tantana, ziynet.
alçağ: alçak, yüksel olmayan.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
alef: cana yakın, samimi.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
âlem: dünya, kâinat, evren
eşker: belli, meydanda, açık.
ayruk: başka, değişik, artık.
Basir: Tanrı, her şeyi gören.
bor: çukur yer, delik deşik, çorak, ekilmemiş tarla.
çağrışmak: bir ağızdan bağırmak, yaygara etmek.
diskinmek: korkudan sıçramak; uykudan sıçrayarak uyanmak.
durak: makam, durulan oturulan yer.
emr ü nem: Tanrı buyruğuna uymak, balçık içine uzanıp kalmak.
eshab: sahipler, malik ve mutasarrıf olanlar, Peygamber'i görmek ve sohbetine katılmak şerefine erişenler.
ezel: başlangıcı bilinmeyen zaman.
günlük: tütsü için kullanılan bir çeşit ağaç sakızı.
Hama: Suriye'de, Asi Irmağı kıyısında kurulu, dokumalarıyla ünlü şehir.
harâmi: haram yiyen, yol kesen, hırsız.
hemrâh: yol arkadaşı, aynı yolu tutan.
kastal: çeşme, cami çeşmesi, sokak çeşmesi, çağlayan, ırmak
Kenan: Kenan Ülkesi. (Adanmış Ülke. Kaynaklarımıza göre Hz. Yusuf'un ülkesi. Batıda Akdeniz, doğuda Şeris ırmağıyla sınırlıydı. Filistin ve Fenike'yi içine alırdı. Kenanlılar ülkeye İ.Ö. 9000'e doğru yerleşmiş Samiler idi. Mısır'dan çıkan İsrailliler İ.Ö.1200'e doğru Kenan ülkesini ele geçirdiler. İncil'e göre Tanrı bu toprakları İsrailliler'e adamıştır. Kenan ülkesi halk anlatılarında çoğunlukla Yusuf'la birlikte geçer.
kolmaş: geveze, saçma sapan konuşan.
kutnu: bir cins pamuklu kumaş.
mazemaz: geçen geçti, olan oldu anlamına gelen sözcük.
memat: ölüm, ahrete göç etmek.
meşreb: su içilecek yer, huy, gidiş, neşe.
münkir: inkâr eden, Tanrı'yı inkâr eden.
neng: ayıp, utanılacak şey, ar ve hayâ.
nuş: içen, içici, tatlı şerbet gibi içilecek şey, zevk ve sefa.
pâymal: ayaklar altında kalış, ayaklar altında kalmış, mahvolmuş, telef olmuş, sürünmüş.
pısmak: sinmek, başı omuzlara doğru çekerek korkuyla büzülmek.
sabur: sabırlı, sabreden.
sela: namaza davet için çağırmak. Minarede cenâzeye çağrı için okunan salavat, dua. (Kelimenin aslı "Essalât" veya "Salât" dır.)
sırma: gümüş tel, altın yaldızlı gümüş tel.
soyha: cenazenin üstünden soyulan elbise ve çamaşır.
sünnet: Hz. Muhammed'in Müslümanlarca uyulması gerekli davranışlarının ve değişik konularda söylemiş olduğu sözlerin tümü. İbadet yönünden sünnet, farz olan nazalardan önce ve sonra kılınan namazlardır.
şeybet: yaşlılık, sakalına ak düşmek.
tana: susuzluktan yanmak.
teşviş: karıştırma, şüpheye düşme.
tozmak: gezmek, salınarak dolaşmak.
uğru: hısız, eşkiya, yol kesen.
üsküf: 1. Başlık, serpuş 2. Simle bezeli baş örtüsü. 3.Genç kızların ve gelinlerin giydikleri, genellikle kırmızı renkli, ince keçe, şayak ya da çuhadan yapılmış başlık.
yaman: yuvuz, kurnaz, kötü.
yekta: biricik, tek, eşsiz.