"akl-ı mead" kelimesinin anlamı nedir?
akl-ı mead: ahirete dönük akıl.
akl-ı mead kelimesinin ardından gelen kelimeler
akval: kaviller, sözleşmeler.
al: hile, tuzak, aldatma işi.
al duvağ: aI duvak, gelinin yüzüne örtülen al renkli ipek örtü, duvak.
al malı: yağlık, başa bağlanan örtü, al renkli çapı, vala
Aladağ: Erciş'in kuzeyinde yer alan dağ sırası. Dede Korkut'ta da geçer. Van Gölü'ne dökülen Deliçay, Hacıdere ve Zilan akarsuları Aladağ sırasından doğar.
alaik: alakalar, ilgiler.
alakaftan: alaca kumaştan yapılma giysi. Kınalı kekliğin (dağ kekliğinin) siyah ve pas rengi gerdan ve siyah çizgilerle bezeli yan tüyleri.
alâyiş: gösteriş, debdebe, tantana, ziynet.
alçağ: alçak, yüksel olmayan.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
amal: amel, yapılan iş, eylem, edim. 2- ameller.
Anka: Kafdağında olduğuna inanılan masal kuşu.
arma: eskiden erkeklerin, askerlerin bellerine bağladıkları fişeklik.
barekallah: kutlu olsun, hayırlı ve bereketli olsun.
bednam: adı kötüye çıkmış, kötü ün kazanmış.
berk: güçlü, kuvvetli, sağlam.
bi-gane: kayıtsız, alakasız, dünya ile ilgisini kesmiş olanlar.
dağ: yara. 2- kızgın demirle vurulan özlük belirtici damga, işaret, nişan.
demkeş: devamlı öten bir güvercin cinsi, şarap içen.
dildar: sevgilisinin gönlünü çelmiş.
erte: yarınki, gelecek gün.
fodulluk: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.
güne: güneş alan yer, güneşli yer.
helise: buğdaydan yapılan bir yemek.
ırma: uzaklaştırma, kaybetme.
inam: inanılmış, güvenilmiş, emin.
kadim: önsüz, ezeli, sonu olmayan.
kan: maden ocağı, kaynak, memba.
kargış: lanet, telin, beddua, ilenç, alkış karşıtı.
kihal: yaşlı, kemâlini bulmuş kimseler, kâmil insanlar. olgunluk çağında bulunanlar.
levh: üstüne yazı yazılan düz taş veya tahta, levha.
mahpara: mahpare, ay parçası, ay benzeri.
matlub: alacak, istenilen, aranılan şey.
meles: altı üstü el ile eğrilmiş ve pamuk ipliğinden dokunmuş bez, keten gömlek.
miheng: altının ayarını anlamaya mahsus bir taş. Ölçü. İyiyi kötüyü ayıran ayar aleti. Bir insanın kıymetini ahlakını anlamaya yarayan vasıta.
muallak: bir yere dokunmadan havada duran şey.
nakkaş: süsleme sanatkarı, usta.
nefes: Bektaşîlerin, halk tasavvuf ozanlarının tarikatlarıyla ilgili konuları işleyen şiir.
rüsvay: küçük düşme, rezil olma.
savat: gümüş işleme, kakma, kaplama.
şuğ: filiz, ağacın ilkbahar sürgünü.
tayın: askerin bir öğün yemeği.
tenûre: tandarlık, mutfakta giyilen giysi, yakasız önü göbeğe kadar açık üst kısmı bele kadar dar etekleri geniş kolsuz giysi.
tiryak: panzehir, zehire karşı ilaç.
uruşan: ruşen, aydın, vuruşan.
yedmek: bir kimseyi elinden tutarak götürmek.
zemzem: Kabe yakınındaki bir kuyu, bu kuyunun Müslümanlarca kutsal suyu.
zühd: sofuluk, zahitlik, dinde şüpheli şeylerden sakınmak, dünya şeylerini aşağı görme, tahkir, dünya nimetlerinde ılımlılık.