"akl-ı küll" kelimesinin anlamı nedir?
akl-ı küll: tüm akıl; Tanrı bilgisi.
akl-ı küll kelimesinin ardından gelen kelimeler
akval: kaviller, sözleşmeler.
al: hile, tuzak, aldatma işi.
al duvağ: aI duvak, gelinin yüzüne örtülen al renkli ipek örtü, duvak.
al malı: yağlık, başa bağlanan örtü, al renkli çapı, vala
Aladağ: Erciş'in kuzeyinde yer alan dağ sırası. Dede Korkut'ta da geçer. Van Gölü'ne dökülen Deliçay, Hacıdere ve Zilan akarsuları Aladağ sırasından doğar.
alaik: alakalar, ilgiler.
alakaftan: alaca kumaştan yapılma giysi. Kınalı kekliğin (dağ kekliğinin) siyah ve pas rengi gerdan ve siyah çizgilerle bezeli yan tüyleri.
alâyiş: gösteriş, debdebe, tantana, ziynet.
alçağ: alçak, yüksel olmayan.
Hızlı kelimeler listesi
âbşar: su şırıltısı, çağıltı.
alçah: alçak, yüksel olmayan.
Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.
berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.
cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.
demde: eğlencede, dolaşmada.
dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.
döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.
eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.
erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.
fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.
ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.
fodul: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.
garet: yağma, talan, çapul.
giryân: kederli, üzgün, ağlayan.
göymek: yanmak, yanacak hale gelmek.
gümrah: sapık, yolunu kaybetmiş.
hâcet: ihtiyaç, dilek, istek.
Hâlik: Yaradan, Tanrı, Allah
hıyaban: iki tarafı ağaçlık, geniş yol. Bulvar.
hüma: güvercin büyüklüğünde, zümrüt yeşili kanatlı, üzerinden gcçtiği kimselere zenginlik ve mutluluk getireceğine inanılan kuş [Huma kuşu], devlet kuşu.
İmran: Musa peygamberin babası, Kur'an'ı Kerim'in üçüncü suresi.
ispir: şahinden sonra avcı kuşların en mahiri.
kadı: şeriat hükümlerine göre hüküm veren kişi, hâkim.
Kihil: yaşlı, kemâlini bulmuş kimseler, kâmil insanlar. olgunluk çağında bulunanlar.
kürtük: donmuş kar birikintisi.
mâşuk: sevgili, sevilen kimse.
mest: sarhoş, kendinden geçmiş, âşık.
mizan: terazi, ölçü, tartı, akıl, idrak, muhakeme. Mahşerde herkesin amellerini tartmaya mahsus bir adalet ölçüsü olup hakiki mahiyeti ancak ahrette bilinecektir.
perveri: besili, besiye alınmış, beslenmiş.
reşme: hayvan başlığında burun üzerine gelen zincir.
rüsva: rezil, aşağılık, itibarsız.
sâim: oruçlu, oruç tutan.
sayvant: çadır, gölgelik, kervan başı, tahtadan yapılmış balık sırtı şeklinde çanta.
serheng: çavuş, kavas, kapı bekçisi.
somak: kurusu yemeklerin üzerine serpilen taneleri dut tanesi büyüklüğünde üzüm salkımı şeklinde ekşi kırmızı bir meyve.
şerik: ortak. Şerik koşmak; Tanrı'ya ortak koşmak.
şor: lâkırtı, tozlu yer, ot.
tamaşa: temaşa, seyretme, hoşlanarak bakma.
tay: denk, yükün bir tarafı, deve yükünün bir tarafı, tezgâh çıkrıklarını sıkıştırmak için ileri geri gidip gelen ayar.
temenna: eli alnına götürerek selamlama işareti yapma.
uca: yüce, yüksek, yüksek yer.
Yediler: Hz. Muhammed'in gizini bilen Tanrı elçisi bir kutupla altı erenden olşan imamlar topluluğu. Yediler Üçler'den sonra gelir. Dünyayı Tanrı adına bunlar yönetirler.
zahit: süs ve makamlarından feragat eden kimse. Sofi.