Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"hicap" kelimesinin anlamı nedir?

hicap: perde, örtü, utanma.

hicap kelimesinin ardından gelen kelimeler

hicin: koşu için kulanılan yük taşımayan hörgüçlü güçlü deve.

hicr: ayrılık.

hicran: ayrılık.

Hicret: Memleketten memlekete göç, Hz. Peygamber'in Mekke'den Medine'ye göç etmesi ki İslam takviminde tarih başı sayılır.

hidayet: olgunluk, doğru yolu bulmak.

hilaf: yanlış, eksikli.

hil'at: süslü giysi.

himmet: yardım, destek, çaba.

hired: akıl, us.

hod: kendi, bizzat.

hon: sofra.

hor: değersiz, aşağı.

hoyrat: rakip, düşman, kaba adam.

hörü: huri.

höşmerim: peynirle yapılan bir tatlı.

höyük: tepe.

hu: ünleme, selam.

hûb: güzel.

hubbül vatan: vatan, sıla sevgisi.

huccac: hacılar.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ağu: zehir.

ahir-kâr: işin sonu.

akl-ı mead: ahirete dönük akıl.

alçah: alçak, yüksel olmayan.

ama: geyik.

andelip: bülbül, seher kuşu.

arkuru: aykırı, ters

Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.

avurmak: eğilmek, çevirmek.

ayn-i irşid: irşadın ta kendisi, aydınlatma.

azıtmak: yoldan çıkmak, sapıtmak.

bahâdır: yiğit.

bâran: yağmur

bedirlenmiş: ayın on dördüne benzemiş.

berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.

bider: tohum.

büryân: kebap, kızartma.

burdubâr: tahammüllü, yumuşak huylu.

cânib: yön, yan, taraf

cevşen: zırh

cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.

çarkacı: ordunun öncüleri.

çırak: ışık, mum, kandil

dad eylemek: yardım dilemek, yahut yardım etmek.

danışmak: konuşmak.

demde: eğlencede, dolaşmada.

desdimal: el sileceği, yağlık.

dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.

döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.

dürdane: inci tanesi

eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.

emlek: emen.

erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.

eytam: yetimler.

fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.

ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.

fodul: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.

garet: yağma, talan, çapul.

genc-i nihan: gizli hazine.

giryân: kederli, üzgün, ağlayan.

göymek: yanmak, yanacak hale gelmek.

gümrah: sapık, yolunu kaybetmiş.

hâcet: ihtiyaç, dilek, istek.

Hâlik: Yaradan, Tanrı, Allah

hannar: hanlar.

haset: kıskançlık.

helekleme: yok etme, helak etme.

hıyaban: iki tarafı ağaçlık, geniş yol. Bulvar.


hubbül vatan: vatan, sıla sevgisi.

hüsün: güzellik.

ırmak: ayrılmak, dağılmak, uzaklaşmak.

iğenli: güzel kokulu.

inâyet: iyilik, lütuf, çaba.

istiğfar: Tanrı'dan günahların bağışlanmasını dilemek.

kadr: kıymet, değer.

kanara: kesimevi, mezbaha.

karı: yaşlı, ihtiyar.

kayıtmak: geri dönmek.

kemine: aşağılık, kötü, kusurlu, eksikli.

kezek: nöbet, sıra.

kil: çamur.

kokuşlu: koku saçan.

kulan: yabani at, iki üç yaşında kısrak.

küş: guş, kulak, duymak, işitmek.

levh-kalem: kulun başına gelecek her şeyin Kudret kalemi tarafından, onun doğumundan evvel yazılması. Dünyada olacak her şeyin Kur'an'da yazılmış olması diye yorumlanır.

mahraba: büyük mendil, erkek mendili.

maya: dişi deve.

melhem: merhem

mestane: sarhoş gibi süzgün.

mihman: misafir, konuk.

mufassal: netice, sözün kısası,

muvafık: uygun.

münezzeh: arınmış.

nakş: resim.

nekbet: uğursuz, ahlaksız.

nöker: kul, hizmetçi.

öküş: çok.

payan: son, nihayet.

peyke: tahta sedir.

püren: yavşan otu gibi ocaklarda yakılan, süpürge yapılan kokulu bir ot.

reftar: yürüme, salınma.

rüşd: erginlik, olgunluk.

saki: içki sunan.

savay: ipekli bir cins Hint kumaşı.

selh: kolay.

serteser: baştan başa.

sınmak: kırılmak.

sımat: sofra, ziyafet.

Süleyman: Kur'an'da anılan peygamberlerden biri, İncil'de de adı geçen İsrail kıralı (İ.Ö.970-93 1 arası). Kur'an'ın bir çok ayetinde Süleyman peygambere verilen iistiin güçler, ilalıi nimetler ve saltanattan söz edilir. Kur'an'a göre Süleynıan, Davut peyganıberin oğludur. Süleylan peygamberin kuşların dilini bildiğine, rüzgara ve cinlere hükmettiğine inanılır. Divan ve Halk şairleri, Süleyman peygamberin doğa üstü güçlerine ve kudretli yüzüğüne (Mührü Süleyman) şiirlerinde telmih yoluyla, sıkça değinirler. Divan ve Halk şiirinde Süleyman peygamber kuvvet ve kudret örneği olarak işlenir.

şana: tarak.

şeşirmek: atmak, boşaltmak.

şule: ışık

tan: seher vakti.

taylak: iki yaşındaki deve, deve yavrusu.

tepir: kıl elek, kalbur, buğdayın tanelerini samanından ayırmak için kullanılan kamıştan ya da ince dallardan yapılmış sepet.

tiryek: panzehir, zehire karşı ilaç.

ud: değer.

uryan: çıplak.

ürküşmek: ürkmek, bir şeyden korkup birden sıçramak.

Vesvas: Kur'an-ı Kerim'de Nas suresi. 114/4. ayet.

yalıf: alev.

yeğ: iyi.

yolak: patika, dağ yolu.

zahm: yara.

zer: altın.

zükür: erkekler.