Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"hıyaban" kelimesinin anlamı nedir?

hıyaban: iki tarafı ağaçlık, geniş yol. Bulvar.

hıyaban kelimesinin ardından gelen kelimeler

hıyan: hain.

Hızır-İlyas: Hızır ve İlyas Peygamberler. Hızır ile İlyas'ın aynı ulu kişi oluğuna inanıldığı gibi, Hızır ile İlyas'ı kardeş sayan halk inanışları da vardır. İnanışa göre İlyas yağmura egemendir. İlyas'ın peygamberliği Kur'an'da anılır. Hızır da Kur'an'da geçer. Halk inancına göre Hızır ölümsüzlüğe "Bengisu"yu (Abıhayat) içerek kavuşmuştur. Hakk katından aşıklık bağışlananlara aşk badesini sunanlardan başlıcasıdır. Hızır inancını Gılgamış desdanına bağlayan görüşler de vardır. Hızır, darda kalanlara yardım edicidir. "Kul bunalmayınca Hızır yetişmez." Halk takviminde yazın başlangıcı sayılan 6 Mayıs (Hıdrellez (Hızır/Hıdır İlyaz) günü, Hızır ile İlyas'ın kavuştukları gün sayılır. İnanca göre Hızır'ın atı "Bozat" dır. Tüm Doğu Anadolu'da Hızır, "Bozatlı Hızır" olarak anılır.

hicap: perde, örtü, utanma.

hicin: koşu için kulanılan yük taşımayan hörgüçlü güçlü deve.

hicr: ayrılık.

hicran: ayrılık.

Hicret: Memleketten memlekete göç, Hz. Peygamber'in Mekke'den Medine'ye göç etmesi ki İslam takviminde tarih başı sayılır.

hidayet: olgunluk, doğru yolu bulmak.

hilaf: yanlış, eksikli.

hil'at: süslü giysi.

himmet: yardım, destek, çaba.

hired: akıl, us.

hod: kendi, bizzat.

hon: sofra.

hor: değersiz, aşağı.

hoyrat: rakip, düşman, kaba adam.

hörü: huri.

höşmerim: peynirle yapılan bir tatlı.

höyük: tepe.

hu: ünleme, selam.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ağu: zehir.

ahir-kâr: işin sonu.

akl-ı mead: ahirete dönük akıl.

alçah: alçak, yüksel olmayan.

ama: geyik.

andelip: bülbül, seher kuşu.

arkuru: aykırı, ters

Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.

avurmak: eğilmek, çevirmek.

ayn-i irşid: irşadın ta kendisi, aydınlatma.

azıtmak: yoldan çıkmak, sapıtmak.

bahâdır: yiğit.

bâran: yağmur

bedirlenmiş: ayın on dördüne benzemiş.

berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.

bider: tohum.

büryân: kebap, kızartma.

burdubâr: tahammüllü, yumuşak huylu.

cânib: yön, yan, taraf

cevşen: zırh

cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.

çarkacı: ordunun öncüleri.

çırak: ışık, mum, kandil

dad eylemek: yardım dilemek, yahut yardım etmek.

danışmak: konuşmak.

demde: eğlencede, dolaşmada.

desdimal: el sileceği, yağlık.

dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.

döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.

dürdane: inci tanesi

eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.

emlek: emen.

erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.

eytam: yetimler.

fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.

ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.

fodul: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.

garet: yağma, talan, çapul.

genc-i nihan: gizli hazine.

giryân: kederli, üzgün, ağlayan.

göymek: yanmak, yanacak hale gelmek.

gümrah: sapık, yolunu kaybetmiş.

hâcet: ihtiyaç, dilek, istek.

Hâlik: Yaradan, Tanrı, Allah

hannar: hanlar.

haset: kıskançlık.

helekleme: yok etme, helak etme.


höyük: tepe.

hükm-i sultan: sultan emri.

ırk-ı tahir: ırkı temiz.

iftihar: öğünme.

imhal: zaman vermek

iskâncı: yerleştirici, konukçu.

kadem: ayak, hayır, uğur.

kâmil: bilgili olgun kişi.

karavul: karakol.

kayım (kaim): sebat eden, ayak direyen.

kemal: olgunluk.

kevn: boşlukta yer tutan, var olan.

kıyl-ü kal: dedikodu.

kofu: evli kadınların başlarına giydikleri üzeri kadifeyle kaplı, altın, gümüş paralarla bezeli tahta başlık. 2. Üstü sargılı, altın, gümüş paralarla bezeli kadın başlığı, fes.

köynek: gömlek, göynek.

kürre: demirci ocağı.

lenterani: sen beni göremeyeceksin.

mahlas: takma ad, tapşırma.

maşrık: doğu

melâik: melekler.

mesnevi: her beyti ayrı uyaklı -başlı başına uyaklı- bir Divan Edebiyatı koşuk biçimi. Bu türdeki yapıtların genel adı.

mizac: huy.

miyan: bel, orta, aralık.

musalla: namaz kılınmak üzere üstüne cenaze konulan taş.

mülket: saltanat.

nâgehân: ansızın.

necm: yıldız.

nişe: niçin.

oynayıban: oynayarak

paşa seli: coşkun sel.

pervâz: havalanma, göğe ağma.

pus: duman, pas.

rengin: renkli, güzel.

Rüstem: İran mitolojisinde çok kuvvetli bir kahraman.

sâil: soran, saldırıcı.

savran: çadır, gölgelik, kervan başı, tahtadan yapılmış balık sırtı şeklinde çanta.

seğirdüben: seğirterek, koşarak.

sergüzeşt: macera, baştan geçen olay.

sımak: kırmak, bozmak.

sokunma: takınmak

sübe: yumurta biçiminde, bebeğin kundaklanmış hali.

şahna: vergi toplayıcı, tahsildar.

şerheylemek: açmak, açıklamak.

şol: şu.

tama: tamah, doymazlık, aç gözlülük.

tavk: gerdanlık, koyun ve keçilerin gerdanından küpe gibi sarkan iki tane.

tilek: kuş tüyü

tınâb: ip, destek.

ubrulmak: devrilmek.

Urum: eskiden Anadolu'ya verilen ad.

ün: ses, seda.

velvele: gürültü, bağrışma.

yaldak: yalancı, aldatıcı.

yazı: ova, yayla, talih.

yıramak: uzaklaşmak.

zâhid: çok aşırı sofu, kaba sofu. Alevilerce kızılbaş olmayan.

zemistan: kış.

zuhûr: ortaya çıkma.