Beycan.NET Sözlük
İletişim Sitemap

"hevâset" kelimesinin anlamı nedir?

hevâset: nefse uyarak yapılan şeyler, kötülük.

hevâset kelimesinin ardından gelen kelimeler

hevik: yazık.

hevl: korku.

hezâr: bin.

hezar-destan: bülbül.

hezaran: yaprakları dere otuna benzer bir çiçek cinsi.

hıfzet: saklamak, aklında tutmak.

hırâm: nazlı, edalı, salına salına gidiş.

hışmeylemek: kızmak.

hırızma: burna takılan halka, azgın hayvanların ağzına geçirilen demir, gem.

hıyaban: iki tarafı ağaçlık, geniş yol. Bulvar.

hıyan: hain.

Hızır-İlyas: Hızır ve İlyas Peygamberler. Hızır ile İlyas'ın aynı ulu kişi oluğuna inanıldığı gibi, Hızır ile İlyas'ı kardeş sayan halk inanışları da vardır. İnanışa göre İlyas yağmura egemendir. İlyas'ın peygamberliği Kur'an'da anılır. Hızır da Kur'an'da geçer. Halk inancına göre Hızır ölümsüzlüğe "Bengisu"yu (Abıhayat) içerek kavuşmuştur. Hakk katından aşıklık bağışlananlara aşk badesini sunanlardan başlıcasıdır. Hızır inancını Gılgamış desdanına bağlayan görüşler de vardır. Hızır, darda kalanlara yardım edicidir. "Kul bunalmayınca Hızır yetişmez." Halk takviminde yazın başlangıcı sayılan 6 Mayıs (Hıdrellez (Hızır/Hıdır İlyaz) günü, Hızır ile İlyas'ın kavuştukları gün sayılır. İnanca göre Hızır'ın atı "Bozat" dır. Tüm Doğu Anadolu'da Hızır, "Bozatlı Hızır" olarak anılır.

hicap: perde, örtü, utanma.

hicin: koşu için kulanılan yük taşımayan hörgüçlü güçlü deve.

hicr: ayrılık.

hicran: ayrılık.

Hicret: Memleketten memlekete göç, Hz. Peygamber'in Mekke'den Medine'ye göç etmesi ki İslam takviminde tarih başı sayılır.

hidayet: olgunluk, doğru yolu bulmak.

hilaf: yanlış, eksikli.

hil'at: süslü giysi.

Hızlı kelimeler listesi

âb: su.

âbşar: su şırıltısı, çağıltı.

ademi: insan, adam.

ağu: zehir.

ahir-kâr: işin sonu.

akl-ı mead: ahirete dönük akıl.

alçah: alçak, yüksel olmayan.

ama: geyik.

andelip: bülbül, seher kuşu.

arkuru: aykırı, ters

Aşere-i Mübeşşere: Cennete gidecekleri Hz. Muhammed tarafından bildirilen on İslam büyüğü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin A vvam, Abdurrahhman bin A vf, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Sait bin Zeyd, Sad bin Ebi vakkas.

avurmak: eğilmek, çevirmek.

ayn-i irşid: irşadın ta kendisi, aydınlatma.

azıtmak: yoldan çıkmak, sapıtmak.

bahâdır: yiğit.

bâran: yağmur

bedirlenmiş: ayın on dördüne benzemiş.

berî: ırak, sıyrılmış, kurtulmuş.

bider: tohum.

büryân: kebap, kızartma.

burdubâr: tahammüllü, yumuşak huylu.

cânib: yön, yan, taraf

cevşen: zırh

cünunluk: coşkunluk, akılsızlık, delilik.

çarkacı: ordunun öncüleri.

çırak: ışık, mum, kandil

dad eylemek: yardım dilemek, yahut yardım etmek.

danışmak: konuşmak.

demde: eğlencede, dolaşmada.

desdimal: el sileceği, yağlık.

dilçevüren: dilçeviren, söz gezdirici, dedikoducu.

döşürmek: devşirmek, bir araya getirmek, toplamak.

dürdane: inci tanesi

eflâk: felekler, gökler, yıldızlar.

emlek: emen.

erkan: esaslar, destekler , direkler, reisler, önemli kişiler.

eytam: yetimler.

fâş: duyurma, açığa vurma, yayma.

ferraş: döşeyen, döşemeci,hizmetçi, Kâbe'yi süpüren.

fodul: sıradan, töreden dışarı iş yapan, söz söyleyen ham kişi, münasebetsiz.

garet: yağma, talan, çapul.

genc-i nihan: gizli hazine.

giryân: kederli, üzgün, ağlayan.

göymek: yanmak, yanacak hale gelmek.

gümrah: sapık, yolunu kaybetmiş.

hâcet: ihtiyaç, dilek, istek.

Hâlik: Yaradan, Tanrı, Allah

hannar: hanlar.

haset: kıskançlık.

helekleme: yok etme, helak etme.


hil'at: süslü giysi.

hûni: kan dökücü.

ıkrar: söylemek, inancını sözle söylemek.

iblis: şeytan.

ikdam: gayret ve sebatla devamlı çalışma.

intizar: beddua. 2- bekleme, beklenilme, gözleme.

izzet: yücelik, ululuk, değerlilik, saygı, ikram, güç, kuvvet.

kal: söz.

kangı: hangi, hangisi, kim.

kavi: sağlam.

kelam: söz.

kesbeylemek: kazanmak.

kırağ: kenar, kıyı. Sahil.

Kiraman katibin: insanların günahını ve sevabını kaydeden melekler.

korkmazız: korkmayız.

külek: yoğurt, ayran koymaya yarar ağaç kova.

lasi: leş.

madrabaz: vurguncu, malı saklayıp fiyat yükselince satan kimse.

mâmure: imar edilmiş; güzel yapılı, bayındır yer.

mebde: başlangıç, kaynak, kök.

menend: benzer.

Mevlâ: Tanrı, Allah.

mirimiran: belerbeyi, eyalet valisi.

muhtasar: özetlenmiş, kısaltılmış.

mücrim: suç işleyen, suçlu.

mürüvvet: insanlık, mertlik.

narh: fiyat.

nevat: sevinç, şenlik.

nübüvvet: peygamberlik, nebi olmak, nebilik, Allah'ın emriyle görevli olarak insanları doğru yola çevirmek.

öşek: postu değerli bir av hayvanı.

perçem: alına ve yüze düşürülen saç, kakül.

pişe: iş güç, alışkanlık.

raht: eyer takımı.

rişte: tel.

safâ: saflık, temizlik, şenlik, keyif.

salağ: davar avlusu, toplantı yeri,düzlük sağ taraf,ucu toplu zincirli bir nevi savaş tokmağı.

sayyad: avcı.

semah: oyun ve müzikle yapılan dinsel tören.

seyr: gezmek, rüya, düş.

sinirmek: hazmetmek.

Sultan u ins ü cin: insanların ve cinlerin Sultanı.

şâd: sevinçli, neşeli.

şehriyâr: padişah, hükümdar.

şikest: kırılmış.

tâcil: acele.

târâc: darmadağın.

tefekkür: düşünme, düşünce.

tezele: tazele, yenile,

tuman: giysi, elbise.

ulanmak: ulaşmak, kavuşmak, eklenmek.

utlu: utangaç.

vakt: vakit, zaman.

: ey.

yasılmak: yaslanmak.

yeltemek: gayrete getirmek.

yumuş: hizmet.

zay: kayıp, boş.

zeyrek: zeki, anlayışlı.